Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2018/3679 E. 2018/14840 K. 22.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/3679
KARAR NO : 2018/14840
KARAR TARİHİ : 22.11.2018

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL/TENKİS

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekilleri, davalı hazine vekili ve müdahil … vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, 4721 sayılı TMK’nun 705. maddesine ( mahkeme kararına ) dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, dava konusu 306 ve 308 parsel sayılı taşınmazların mülkiyetini …. 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 17/05/1994 tarih ve 1994/30 Esas 1994/412 Karar sayılı ilamı ile kazandıklarını, ne var ki davalı Hazine’nin herhangi bir yasal dayanağı olmaksızın anılan taşınmazları kendi adına tescil ettirdiğini, yapılan tescilin yolsuz olduğunu, diğer davalıların taraf teşkili sağlanması için gösterildiğini ileri sürerek, davalı Hazine adına olan 306 ve 308 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile …. 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 17/05/1994 tarih ve 1994/30 Esas 1994/412 Karar sayılı ilamında gösterildiği şekilde adlarına tescilini istemişlerdir.
Asli müdahil …, dava konusu taşınmazları imar ve ihya etmek suretiyle 20 yıldan fazladır kullandığını, kazandırıcı zamanaşımı nedenine dayalı tescil koşullarının oluştuğunu, davacı ve davalıların dava konusu taşınmazlarda bir haklarının bulunmadığını ileri sürerek, 308 sayılı parselin tamamı ile 306 sayılı parselin batı kanadı tarafındaki yarı payının iptali ile adına tescilini istemiştir.
Davalı Hazine, dava konusu taşınmazların devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu, zamanaşımı ve dava yoluyla iktisap edilemeyeceğini bildirip davanın reddini savunmuştur.
Davalılar … ve …, … mirasçıları olarak davalı tarafta gösterilmelerinin hatalı olduğunu, kendilerinin de davacı olarak gösterilmeleri gerektiğini, dava konusu taşınmazların diğer davalı Hazine adına kayıtlı olduğunu bildirmişlerdir.
Fer’i Müdahil S.S. …, açılan davanın haksız olduğunu bildirip reddini savunmuştur.
Diğer davalılar, usulüne uygun tebligata rağmen davaya devap vermemişlerdir.
Mahkemece, davanın kısmen kabul kısmen reddi ile; …. 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 1994/30 E 1994/412 K sayılı ilamı ve ekli raporda ‘’ F1 ‘’ olarak gösterilen 11.000 m2 lik taşınmazın alınan 10/04/2008 tarihli rapor ve ekli krokide açık sarı renk ile çerçeveli ve 308 sayılı parselin içerisinde kalan 8800 m2 lik kısma takabül eden davalı Hazine adına kayıtlı 8800/15100 payın iptali ile …. 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 1994/30 E 1994/412 K sayılı ilamında belirtilen paydaşlar adına tesciline, ‘’ F1 ‘’ olarak gösterilen taşınmazın fazlaya ilişkin kısmı ile ‘’ F ‘’ olarak gösterilen taşınmaza yönelik davanın reddine, diğer davalılara yönelik davanın ise husumetten reddine karar verilmiştir.
Eldeki davaya dayanak …. 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 17.05.1994 tarih ve 1994/30 E 1994/412 K ( bozma öncesi 1989/1086 E 1993/306 K ) sayılı ilamının incelenmesinde; davacıların … mirasçıları ile …, davalıların Hazine ile Bayramhacılı köy tüzel kişiliği olduğu, davanın 20.09.1989 tarihinde taşınmazların uzun süredir imar ve ihya etmek suretiyle kullanımı nedeniyle iptal ve tescil istemli açıldığı, neticesinde; ( uyuşmazlık konusu ) fen bilirkişinin 23.09.1991 tarihli karara ekli krokili raporunda belirtilip Yargıtay bozma kararına uyulmasından sonra aynı bilirkişinin 28.04.1994 tarihli krokili raporunda açıklaması yapılan ve mahalli bilirkişi tarafından keşif esnasında hudutları belirtilen, krokide ‘’ F ‘’ harfiyle gösterilen 7.900 m2’lik ve ‘’ F1 ‘’ harfiyle gösterilen 11.000 m2’lik yerlerin 2 pay itibar edilerek 1 payının … oğlu … adına ve geri kalan 1 payının da…mirasçılarından eşi … ile çocukları …, …, …, … ve … adlarına kayıt ve tesciline karar verildiği, anılan kararın davalı Hazine tarafından temyizi üzerine Yargıtay 8. HD’nin 07/11/1994 tarih ve 1994/7052 E 1994/12269 K sayılı ilamı ile; C harfi ile gösterilen kısma yönelik davanın kabulünün hatalı bulunduğu, A, B, F ve F1 kısımlarına yönelik temyiz itirazlarının ise yerinde görülmeyerek o kısımlara yönelik hükmün onanmasına karar verildiği, karar düzeltme isteğinin de reddedildiği, bozma sonrası …. 2. AHM’nin 15/03/1995 Tarih ve 1995/244 E 1995/233 K sayılı ilamı ile ( yeni esas ) bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde C harfi ile gösterilen kısma yönelik davanın reddine, diğer kısımlar yönünden hüküm kesinleşmiş olmakla yeniden karar verilmesine yer olmadığına hükmedildiği, noksanın ikmali yoluyla getirtilen kayıtlardan, 16.11.2011 tarihinde verilen kesinleşme şerhi ile; A, B, F ve F1 kısımlarına yönelik hükmün onanması ve karar düzeltme isteğinin de reddedilmiş olması nedeniyle anılan kısımlar yönünden hükmün 31.05.1996 tarihinde kesinleştiğine ilişkin şerh verildiği anlaşılmaktadır.
İlgili …. 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 17.06.2003 tarih ve 2003/87 E 2003/486 K sayılı ilamının incelenmesinde; davacısı Hazine, davalıları…mirasçıları ile … olan, aynı mahkemenin 1994/30 E 1994/412 K sayılı dosyasında davalılar adına taşınmazların tesciline karar verilmiş ise de, bu taşınmazların bir kısmının … baraj gölü altında kalması nedeniyle yargılamanın yenilenerek Hazine’ye iadesinin istendiği, yapılan yargılama ve Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin bozması üzerine davanın reddedilerek kararın kesinleştiği tespit edilmiştir.
Bilindiği üzere; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 705. maddesinde; ‘’ Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur. Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. ‘’ düzenlemesine yer verilmiştir.
O halde, …. 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 17.05.1994 tarih ve 1994/30 E 1994/412 K sayılı ilamının tarafları bağlayacağı kuşkusuzdur.
Öte yandan, eldeki davada çözümlenmesi gereken sorunların bulunduğu aşikardır;
1-….r’ın tüm mirasçıları eldeki davayı açmış, ne var ki hükümden sonra mirasçılar … ( 13.08.2012 tarihinde ) ile … ( 01.02.2010 tarihinde ) ölmüştür. Öte yandan, … mirasçılarından …, …, …, …, …, … ve … davacı olmasına karşın, mirasçılar …, …, … ve … davalı olarak gösterilmiş ve yine mirasçılar…. ( …. ) ile ….davada yer almamıştır. Bunun üzerine taraf teşkili sağlanabilmesi amacıyla …. 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 27.03.2001 tarih ve 2000/1096 E 2001/337 K sayılı ilamı ile …, …, … ve …’ın terekesine ….’ün temsilci olarak atandığı ( 25.04.2001 tarihinde kesinleştiği ), tereke temsilcisinin 05.07.2001 tarihli celseye gelerek davayı takip ettiği, yargılama sırasında 16.01.2003 tarihinde…’ün öldüğü, eksikliğin tamamlanması yoluyla getirtilen dosyadan farklı bir tereke temsilcisinin atanmadığının tespit edildiği, yargılamanın bu şekilde sonuçlandırıldığı anlaşılmıştır.
Taraf teşkili, kamu düzenine ilişkin olup, temyiz edenin sıfatına bakılmaksızın, yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gerekmektedir.
Bilindiği üzere, tereke adına Türk Medeni Kanununun 640. maddesi uyarınca temsilci atanması durumunda, davanın tereke temsilcisinin veya bu sıfatla vekil kıldığı avukatın huzuru ile sürdürülmesi gerektiği tartışmasızdır. Tereke temsilcisinin atanması ile mirasçıların terekeyi temsil ve davayı takip yetkisi ortadan kalkmaktadır.
O halde, … ile …’ın ( …. 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 17.05.1994 tarih ve 1994/30 E 1994/412 K sayılı ilamda F ve F1 ile gösterilen kısımların adlarına tesciline karar verilen kişiler ) terekelerine yeni bir tereke temsilcisi atatmak üzere davacılara süre verilmesi ( … ve …; … mirasçısı olup, atanacak yeni tereke temsilcisinin onları da kapsayacağı gözetilerek ), atanacak yeni tereke temsilcisi huzurunda davanın görülmesi,
2- …’ın harçlandırdığı ve asli müdahil sıfatıyla eldeki davanın taraflarını davalı olarak gösterdiği 26.03.2003 tarihli dilekçesi ile; imar-ihya etmek suretiyle kazandırıcı zamanaşımı nedenine dayanarak çekişmeli taşınmazlar üzerinde hak iddia ettiği, mahkemece 17.07.2003 tarihli celsede ara karar ile herhangi bir gerekçe gösterilmeksizin …’ın müdahillik talebinin reddedildiği anlaşılmıştır.
6100 sayılı HMK’nın 65. maddesinde ‘’ Asli müdahale ‘’ başlığı altında; ‘’ (1) Bir yargılamanın konusu olan hak veya şey üzerinde kısmen ya da tamamen hak iddia eden üçüncü kişi, hüküm verilinceye kadar bu durumu ileri sürerek, yargılamanın taraflarına karşı aynı mahkemede dava açabilir. (2) Asli müdahale davası ile asıl yargılama birlikte yürütülür ve karara bağlanır. ‘’ düzenlenmesine yer verilmiştir.
Somut olayda, … harçlandırdığı ve davanın taraflarını davalı olarak gösterdiği dilekçesi ile usulüne uygun asli müdahale talebinde bulunarak dava konusu taşınmazlar üzerinde hak iddia etmiştir. …, …. 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 17.05.1994 tarih ve 1994/30 E 1994/412 K sayılı davasına taraf olmayıp, o davada verilen kararın …’ı bağlamayacağı açıktır.
O halde, …’ın asli müdahillik talebinin kabul edilmesi, …’ın iddiaların incelenmesi, delillerinin toplanması ve HMK’nın 65/2. maddesi uyarınca davaların birlikte yürütülerek bir karar verilmesi gerekirken, müdahillik talebinin reddi doğru değildir.
3- Kök 288 sayılı parselin 20.08.1986 tarihinde tespit harici bırakılan yerlerden olduğundan bahisle idari yoldan ( ihdas ) 168.500,00 m2’lik tarla vasfıyla Hazine adına tescil edildiği, mahkeme kararlarının uygulanabilmesi amacıyla 288 sayılı parselin 306, 307, 308, 309 ve 310 sayılı parsellere ifraz edildiği, 307 ve 309 sayılı parsellerin mahkeme kararlarına uygun olarak
üçüncü kişiler adına tescil edildiği, 306 ve 308 sayılı parsellerin eldeki davanın konusunu oluşturduğu, öte yandan 5.950 m2’lik çekişmeli 306 sayılı parselin 20.10.1993 tarihinde yapılan düzenleme ile 1.865 m2’sinin hükmen ifraz edilerek 323 sayılı parsel adı altında … adına tescil edildiği, 306 sayılı parselin kalan kısmı ile dava dışı 364 ve 204 sayılı parsellerin imar uygulamasına tabi tutulması sonucu davalı Hazine’nin dava konusu 169 ada 1 sayılı parselde 8906/38864 payın sahibi olduğu, 306 sayılı kadastral parselden 169 ada 1 sayılı parsele şuyulandırılan Hazine payının ise 2669/38864 olduğu kayden sabittir.
Her ne kadar, mahkemece dava konusu 169 ada 1 sayılı parselin imar uygulaması ile oluştuğu, davacılar tarafından imar düzenlemesinin iptaline yönelik bir dava açılmadığı ve imar uygulaması iptal edilmedikçe anılan parsel yönünden iptal-tescil istenemeceği gerekçesiyle 169 ada 1 sayılı parsele yönelik dava reddedilmiş ise de; davacılar tarafından imar uygulamasının dava edilmediği, imara tabi tutulan 306 sayılı kadastral parseldeki Hazine payı üzerinde mülkiyet hakkı iddia ettikleri, 306 sayılı parselin gittisi olan pay üzerindeki iddialarının da devam edeceği gözetilerek yeni oluşan 169 ada 1 sayılı parseldeki 2669/38864 pay yönünden iddiların incelenmesi gerekirken hatalı gerekçe ile anılan parsel yönünden davanın reddi doğru değildir.
4- Dosya kapsamında alınan bilirkişi raporları arasındaki çelişki giderilmeden hüküm kurulması da yerinde değildir.
Şöyle ki; 12.03.2002 tarihli fen bilirkişisi ….’ın raporunda; ‘’ F1 ‘’ ile gösterilen 11.000 m2’lik yerin 308 sayılı parsel içerisinde kaldığı belirtilmiştir. Ancak, 10.04.2008 tarihli harita bilirkişisi …’un raporunda ‘’ F1 ‘’ ile gösterilen 11.000 m2’lik yerin 8.800 m2’sinin 308 no’lu parsel içerisinde, 500 m2’lik kısmının 307 no’lu parsel içerisinde, 1.700 m2’lik kısmının da 309 no’lu parsel içerisinde kaldığı söylenmiştir.
…. 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 17.05.1994 tarih ve 1994/30 E 1994/412 K sayılı ilamında tesciline karar verilen ‘’ F ‘’ harfiyle gösterilen 7.900 m2’lik ve ‘’ F1 ‘’ harfiyle gösterilen 11.000 m2’lik yerlerin halihazırda hangi parsel yada parseller içerisinde, hangi miktarda kaldığının tartışmaya yol açmayacak biçimde tespit edilmediği anlaşılmıştır.
Öte yandan, ilgili Belediye tarafından 308 sayılı parselin kıyı-kenar çizgisi içerisinde yer almasından dolayı imar uygulamasına tabi tutulmadığı, kadastral parsel olarak durduğu cevabi yazı ile dosyaya bildirilmiştir.
Hal böyle olunca, önceden rapor veren bilirkişiler haricinde oluşturulacak 3 kişilik alanında uzman bilirkişiler ile mahallinde yeniden keşif yapılarak, 1994/30 E 1994/412 K sayılı ilamda belirtilen ‘’ F ‘’ harfiyle gösterilen 7.900 m2’lik ve ‘’ F1 ‘’ harfiyle gösterilen 11.000 m2’lik yerlerin kök 288 sayılı parselin neresinde ( ve en önemlisi dava konusu taşınmazların neresinde ), hangi miktarda kaldığının önceki raporlar arasındaki çelişkiyi giderecek şekilde, denetime elverişli, açıklayıcı bir rapor ile saptanması, alınacak raporda kıyı-kenar çizgisi de belirlenerek içinde kalan bölümlerin ( F ve F1 harfleriyle gösterilen kısımlardan isabet eden ) devletin hüküm ve tasarrufu altında kalan yer olacağı ve özel mülkiyete konu olamayacağı gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken belirtilen hususlar gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Tarafların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22.11.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.