Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2018/3557 E. 2018/13231 K. 08.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/3557
KARAR NO : 2018/13231
KARAR TARİHİ : 08.10.2018

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakanı …’na ait 541, 542, 543, 546, 548, 549, 522 ve 823 parsel sayılı taşınmazların, mirasbırakandan sağlığında alınan vekaletname kullanılmak suretiyle mirasbırakanın ölümünden sonra, vekil davalı … tarafından diğer davalı …’na satış suretiyle devredildiğini, yapılan işlemin usulsüz ve geçersiz olduğunu ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile mirasçılar adına tesciline, olmadığı takdirde taşınmazların bedeli kadar tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında tapu iptali ve tescil isteğini bedele hasretmiştir.
Davalılar,davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; 09.11.1984 tarihinde ölen mirasbırakan …’nun … 1. Noterliği’nin 11.05.1977 tarih ve 15154 yevmiye nolu vekaletnamesi (ölümden sonra da geçerli olacağına dair bir kayıt bulunmayan) ile, davalılardan …’nı vekil tayin ettiği, vekilin anılan vekaletnameye istinaden çekişme konusu 541, 542, 543, 546, 548, 549 ve 552 parsel sayılı taşınmazları 14.11.1984 tarihinde vekilin eşi diğer davalı …’na satış suretiyle temlik ettiği, davacı tarafından çekişmeli taşınmazlar hakkında tapu iptali ve tescil isteği ile açılan davanın bir kısım taşınmazlar yönünden kabulüne ilişkin olarak verilen kararın Dairece, “…davaya katılmayan ortakların olurlarının alınması yada miras şirketine M.K.nun 640. mad. uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek yazılı olduğu üzere davanın esası hakkında hüküm kurulması doğru değildir.” gerekçesi ile bozulduğu, bozmaya uyularak yapılan yargılamada mirasbırakan Nağu’nun terekesine tereke temsilcisi atandığı ve tereke temsilcisinin davadan feragat etmesi üzerine feragat nedeniyle davanın reddine karar verilerek kararın 13.02.2007 tarihinde kesinleştirildiği anlaşılmaktadır.
“Terekeye (miras şirketine) temsilci atanmış olması halinde, terekeye ilişkin bir davadan feragat etme yetkisi yalnız tereke temsilcisine aittir; mirasçılar, davadan feragat edemez. Ancak tereke temsilcisinin davadan feragat edebilmesi için, mirasçıların tümü tarafından kendisine davadan feragat etme yetkisinin verilmiş olaması gerekir.” (Prof. Dr. Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü 2001, c.IV, s. 3560.)
Somut olaya gelince; her ne kadar … Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/985 esasına kayıtlı davada tereke temsilcisinin feragati nedeniyle dava reddedilmiş ise de, mirasçılar tarafından tereke temsilcisine davadan feragat etmesi için yetki verilmediğinden tereke temsilcisinin davadan feragatine değer verilemeyeceği açıktır. Bu durumda … Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/985 Esas, 2006/779 Karar sayılı kararının eldeki dava bakımından kesin hüküm teşkil ettiğini söyleyebilme olanağı yoktur.
Öte yandan, mirasbırakan Nağu (Varol) Uzunoğlu’nun ölüm tarihi itibari ile terekesi elbirliği mülkiyetine tabi bulunmaktadır.
Bilindiği üzere; elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 701. ila 703. maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir. Başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu kural, TMK’nin 701. maddesinde (…Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.) biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (iştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliğiyle karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır. TMK’nin 702/2. maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının (onaylarının) alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir (11.10.1982 tarihli 1982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı), Nitekim bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir.
Somut olayda, mirasbırakan …’nun terekesi elbirliği (iştirak) halinde mülkiyete tabi olup, dava dışı ortaklar bulunmaktadır.
Hal böyle olunca, öncelikle davaya katılmayan diğer ortakların olurlarının alınması ya da miras şirketine TMK’nun 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile (terekeye temsilci atandıktan sonra davanın tereke temsilcisi aracılığıyla yürütüleceğinin gözetilmesi) davanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
Davacı vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08.10.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.