YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/3322
KARAR NO : 2020/3231
KARAR TARİHİ : 29.06.2020
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı … vekili ve davalı … tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’ün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı pay oranında tapu iptali ve tescil isteklerine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan …’ın 830 ada 134 parsel sayılı taşınmazını kendisine bakan dava dışı kızı …’nın yakın arkadaşı olan davalı …’ya, adı geçen de diğer davalı …’ye satış suretiyle temlik ettiğini, ancak yapılan işlemlerin muvazaalı olduğu gibi mirasbırakanın akit tarihinde ehliyetli olmadığını, taşınmazda halen …’nın oturduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini istemişler; yargılama sırasında ise parsel numarasında maddi hata yaptıklarını, çekişme konusu parselin 135 parsel sayılı taşınmaz olduğunu bildirmişlerdir.
Davalı …, taşınmazı arkadaşı olan dava dışı …’nın ekonomik durumlarının iyi olmadığını söylemesi üzerine yatırım amaçlı ve bedeli karşılığında satın aldığını, 2006-2007 yılları için … ve ailesinin taşınmazda bedelsiz oturmasına müsaade ettiğini, 2008 yılında ise kira sözleşmesi yaptıklarını, ekonomik sıkıntıya girmesi üzerine taşınmazı arkadaşı olan diğer davalı …’ye sattığını; diğer davalı …, davacılardan …’in vekaletnamesinin sunulmadığını, taşınmazı yatırım amacıyla arkadaşı olan davalı …’dan satın aldığını ve taşınmazda oturan dava dışı … ile kira sözleşmesi yaptığını, iyiniyetli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davacı … yönünden davanın açılmamış sayılmasına, diğer davacılar yönünden açılan davanın reddine ilişkin verilen karar Dairece, “…Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1945 doğumlu mirasbırakan …’ın 06.05.2011 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak çocukları davacılar … ve … ile dava dışı … ve …’nın kaldığı,135 parsel sayılı taşınmazını davalı …’ya 27.07.2006; onun da diğer davalı …’ye 20.05.2009 tarihli satış aktiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır. Hemen belirtilmelidir ki, davada dayanılan maddi olaylar bakımından birkaç hukuki nedenin bir arada gösterilmesinde ilke olarak usul ve yasaya aykırı bir yön yoktur. Davada,ehliyetsizlik hukuki sebebi yanında muris muvazaası hukuki sebebine de dayanıldığına göre, hukuki ehliyetin kamu düzeni ile ilgili olduğu gözetilerek önemine binaen öncelikle inceleme yapılması gerekeceği kuşkusuzdur.Ne var ki, mahkemece ehliyetsizlik yönünden hiçbir araştırma ve inceleme yapılmamıştır…O halde; yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde tarafların delilleri eksiksiz toplanmak suretiyle tahkikat yapıldıktan sonra, taşınmazın davalı …’ya yapılan temlik tarihi itibariyle mirasbırakanın ehliyetli olduğunun anlaşılması halinde muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı isteğin değerlendirilmesi; yok eğer, yukarıda belirtilen tarihte murisin ehliyetsiz olduğunun anlaşılması halinde, terekenin elbirliği mülkiyetine tabi olduğu ve Türk Medeni Kanunu’nun 702/4. maddesi hükmünün eldeki istek bakımından uygulama yeri bulunmadığı gözetilerek ehliyetsizlik sebebiyle pay oranında açılan davanın reddine karar verilmesi gerekeceği, buna bağlı olarak da muris muvazaası ile ilgili istek bakımından bir inceleme ve soruşturma yapılamayacağı kuşkusuzdur. Hâl böyle olunca; yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.” gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki; hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak, akit tarihinde mirasbırakanın hukuki ehliyeti haiz olduğu, temlikin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu belirlenmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik yoktur. Davalıların bu yöne değinen temyiz itirazlarının reddine.
Öte yandan, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 77/1 fıkrasında: “Vekâletnamesinin aslını veya onaylı örneğini vermeyen avukat, dava açamaz ve yargılamayla ilgili hiçbir işlem yapamaz. Şu kadar ki, gecikmesinde zarar doğabilecek hâllerde mahkeme, vereceği kesin süre içinde vekâletnamesini getirmek koşuluyla avukatın dava açmasına veya usul işlemlerini yapmasına izin verebilir. Bu süre içinde vekâletname verilmez veya asıl taraf yapılan işlemleri kabul ettiğini dilekçeyle mahkemeye bildirmez ise dava açılmamış veya gerçekleştirilen işlemler yapılmamış sayılır.” hükmü düzenlenmiştir.
Ne var ki; somut olayda, davacılar vekili tarafından dava dilekçesinde mirasçı … adına da dava açıldığının belirtildiği, ilk hükümde davacı … yönünden vekaletnamesinin sunulmadığı gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği, Dairenin bozma kararından sonra, 18.10.2016 tarihli celsede, davacılar vekilinin mirasçı …’ı davaya dahil etmek ve gerekli işlemleri yapmak üzere mahkemeden süre istediği, bunun üzerine mahkemece … yönünden usuli işlemlerin yapılması amacıyla vekile mehil verildiği, ancak davacılar vekili tarafından …’e ait vekaletnamenin sunulmadığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca; HMK’nın 77. maddesi gereğince, dava dilekçesinde davacı olarak bildirilen ancak dava açılırken ve yargılama aşamasında vekaletnamesi sunulmayan mirasçı … yönünden davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken, … yönünden de davanın kabulüne karar verilerek hakkında tescil hükmü kurulması doğru olmadığı gibi, kabule göre de davacıların miras payı oranında iptal-tescile karar verilmesi, kalan payın davalı üzerinde bırakılması gerekirken davalı adına yeniden tescil hükmü kurulması da isabetsizdir.
Davalıların değinilen yön itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 29/06/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.