Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2018/3169 E. 2019/3842 K. 17.06.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/3169
KARAR NO : 2019/3842
KARAR TARİHİ : 17.06.2019

MAHKEMESİ: BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ:TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasındaki görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda , yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin verilen kararın davalı vekili tarafından istinafı üzerine … Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi …’un raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakanları … ’ın 8 parsel sayılı taşınmazını davalı oğlu … ’e satış suretiyle temlik ettiğini, işlemin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla ve muvazaalı olarak yapıldığını ileri sürerek, davalı adına olan tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir. Davalı, muvazaanın olmadığını, taşınmazı 1997 yılında 16.000 TL bedel ile …’tan satın aldığını, satış bedelinin 12.000 TL ‘sini kendisinin kalan bedeli ise mirasbırakanın ödediğini işleri nedeniyle tapu kaydının mirasbırakan adına tescil edildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne ilişkin verilen kararın davalı vekili tarafından istinafı üzerine … Bölge Adliye Mahkemesi 1.Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, 1936 doğumlu mirasbırakan …’ın 07.02.2016 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak dava dışı oğlu … ile davacı çocukları … , … , … ,… ve davalı oğlu… ’in kaldığı, mirasbırakan …’ın 8 parsel sayılı, 143,95 m2 miktarlı arsa vasıflı taşınmazını 17.10.2014 tarihinde davalı oğlu Yasin’e satış suretiyle devrettiği anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu’nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Öte yandan, muvazaa iddiasına dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerekmektedir. Bu kapsamda HMK 190. madde ve TMK 6. madde gereğince herkes iddiasını ispatla mükelleftir. Somut olaya gelince, dinlenen davacı tanıkları temlikin mal kaçırma amacıyla yapıldığı yönünde beyanda bulunmamışlar, davalı tanıkları da işlemin gerçek satış olduğunu bildirmişlerdir. Mirasbırakanın diğer çocuklarından mal kaçırmasını gerektirir somut bir olgu da ortaya konulamamıştır.Tüm bu açıklamalar karşısında temlikin muvazaalı olduğu kanıtlanmış değildir. Hâl böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile kabulüne karar verilmesi doğru değildir. Davalının temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/1. maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 sayılı HMK’nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren … 5.Asliye Hukuk Mahkemesi’ne, kararın bir örneğinin… Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.06.2019 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY-
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre verilen kabul kararı doğrudur. Hüküm onanmalıdır.
Çoğunluğun bozma görüşüne katılmıyorum.