YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/3055
KARAR NO : 2018/15791
KARAR TARİHİ : 20.12.2018
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVALILAR : … VD.
DAVALI BİRLEŞTİRİLEN
DAVADA DAVACI : …
BİRLEŞTİRİLEN
DAVADA DAVALILAR : … VD.
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece asıl davanın reddine, birleştirilen davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar asıl davanın davacısı … vekili, birleştirilen davanın davalısı Mine … tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 27.02.2018 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat …, davalı … vekili Avukat … Seçkin geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı … vekili Avukat, davalı …, davalı … gelmediler yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Asıl dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, birleştirilen dava ise inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Asıl Davanın Davacısı Alparslan, mirasbırakanı Ahmet’in kayden maliki olduğu çekişme konusu 982 sayılı parseli 22.07.1996 tarihinde vekili davalı … eliyle dava dışı Semra’ya, adı geçenin davalı …’a, onun da birleştirilen davanın davalısı Okan’a ve Okan’ın diğer davalı …’e temlik ettiğini, anılan devirlerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek miras payı oranında iptal ve tescile, olmadığı takirde tazminata karar verilmesini istemiştir.
Asıl Davanın Davalısı Ebru, maddi sıkıntı nedeniyle taşınmazın mirasbırakanı Ahmet tarafından davalı …’a satış suretiyle devredildiğini, davalı … ile Okan arasındaki para alışverişi sonrası dava konusu taşınmazın teminat olarak Okan’a devredildiğini, borcun ödendiği sıralarda boşanmak üzere oldukları ve davalı … da İzmir’de olmadığı için Okan’ın kendisine vekalet vererek taşınmazı ablası diğer davalı …’e temlik ettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Asıl Davanın Davalısı Ufuk, asıl davanın reddini savunmuş, birleştirilen davasında; dava konusu 982 sayılı parseli murisi Ahmet’ten 22.07.1996 tarihinde bedeli karşılığında satın aldığını, 3.500 TL borç aldığı Okan’a teminat olarak devrettiğini, adı geçenin eşinden boşandığı için taşınmazı bedelsiz olarak diğer davalı …’e devrettiğini sonradan öğrendiğini belirterek davalı adına olan kaydın iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Asıl ve Birleştirilen Davanın Davalısı Minel, muris Ahmet’in taşınmaz satarak hayatını idame ettirdiğini, en son taşınmazını da davalı – birleştirilen davanın davacısı Ufuk’a sattığını, kendisinin de taşınmazı bedeli karşılığında temellük ettiğini, birleştirilen davada ileri sürelen inançlı işlemin tarafı olmadığını, bu durumdan haberi bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Birleştirilen Davanın Davalısı Okan, birleştirilen davanın davacısı Ufuk’un kendisinden aldığı borç para nedeniyle dava konusu taşınmazı teminat olarak devrettiğini, anılan borç ödendikten sonra davacıya ulaşamadığı için taşınmazı bedelsiz olarak davalı …’e temlik ettiğini belirtmiştir.
Mahkemece, muvazaa iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesiyle asıl davanın reddine, inançlı işlem iddiasının kanıtlandığı gerekçesiyle birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle, asıl dava bakımından temlikin mal kaçırma amaçlı olmadığı, birleştirilen dava yönündne ise inançlı işlem iddiasının kanıtlandığı gözetilerek yazılı şekilde karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Asıl davanın davacısının bu yöne değinen, birleştirilen davanın davalısı Minel vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine.
Asıl davanın davacısının vekalet ücretine ilişkin temyiz itirazlarına gelince,
Asıl dava 10.000-TL değer gösterilmek ve harçlandırılmak suretiyle açılmış, ancak keşif sonrası belirlenen değer üzerinden harç ikmali yapılmadan sonuca gidilmiştir.
Bu durumda, 10.000.-TL dava değeri üzerinden nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekmekte ise de; hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T’nin 13. maddesi gözetilerek davalılar yararına hükmedilecek vekalet ücreti maktu vekalet ücretinin altında kalamayacağından davalılar yararına 1.500,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken harcı tamamlanmayan değer üzerinden nispi vekalet ücretine hükmedilmesi doğru değildir.
Ne var ki; değinilen hususların düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden; hükmün 8. fıkrasındaki yazılı “Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden yürürlükteki AAÜT’ye göre 11.008,86-TL vekalet ücretinin davacı …’dan alınarak davalılara ödenmesine” ibaresinin hüküm fıkrasından çıkarılmasına, yerine “Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden yürürlükteki AAÜT’ye göre 1.500,00-TL vekalet ücretinin davacı …’dan alınarak davalılara ödenmesine” cümlesinin yazılmasına, asıl davanın davacısının bu yöne ilişkin temyiz itirazının kabulü ile 6100 sayılı H.M.K.’nın geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 438/7. maddesi uyarınca hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 30.12.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden taraflardan asıl davanın davacısı … vekili için 1.630.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin diğer temyiz edenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20.12.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.