Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2018/2395 E. 2020/4981 K. 12.10.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/2395
KARAR NO : 2020/4981
KARAR TARİHİ : 12.10.2020

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil davası sonucunda, asıl davada karar verilmesine yer olmadığına, birleştirilen davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar ve ek karar birleştirilen davada davalı … vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Asıl dava, bağıştan rücu koşuluna dayalı tapu iptal ve tescil, birleştirilen dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı …, kayden maliki olduğu dava konusu 9136 ada 8 parsel sayılı taşınmazını ikinci eşi olan davalı …’ye kendisine ölünceye kadar bakacağı inancıyla rücu koşullu bağışladığını, ancak davalının bakım görevini yerine getirmediğini ileri sürerek tapu iptali ve tescile karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında davacı …’in ölümü ile davayı takip eden mirasçısı …, asıl davanın konusunun kalmadığını bildirmiş, birleştirilen davanın reddini savunmuştur.
Davalı …, dava dilekçesi ve gerekçeli kararın kendisine usûlüne uygun tebliğ edilmediğini, dava konusu taşınmazı kendisine rücu koşullu hibe eden … bakmadığı iddiasının resmi senetteki rücu şartı karşısında tanıkla ispat edilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuş, birleşen davasında, usulsüz kesinleşen mahkeme kararına istinaden adlarına tescil yapılan davalıların kazanımlarının yolsuz olduğunu, iyiniyetli olmadıklarını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tescile karar verilmesini istemiştir.
Davalı …, iyiniyetli olduğunu, muvazaa iddiasına karşı zamanaşımı süresinin dolduğunu belirterek birleşen davanın reddini savunmuştur.
Davalı …, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, asıl davanın kabulüne ilişkin verilen karar Dairece; “…dava dilekçesinin davalıya tebliği 7201 Sayılı Tebligat Yasasının 21. maddesi hükmü uyarınca yapıldığı, keza yargılama aşamasında yemin davetiyesi de davacının 3 yaşındaki torunu …’a yapıldığı ve Tebligat parçasına oğlu olarak yazıldığı, öte yandan gerekçeli karar tebligatınında davacının gelinine yapıldığı dosya kapsamı ile sabittir. Evvel emirde davalıya 7201 Sayılı Tebligat Yasasının 21. maddesi hükmü uyarınca yapılan tebligatın komşu adı ve imzası bulunmadığından yasaya uygun düştüğü söylenemez.Diğer taraftan yukarıda değinildiği üzere sair tebligatlarında usul hükümlerinin anladığı manada geçerli olduklarını kabul etmek olanaksızdır. Dava dilekçesinin tebligatının yapılması, davalının sunacağı delillerin toplanması, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken HUMK’nun 73. maddesi hükmü uyarınca usulü dairesinde taraf teşkili sağlanmaksızın işin esası bakımından karar verilmesi doğru değildir …” gerekçesi ile bozulmuş, mahkemece bozma kararına uyularak ve yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davası ile asıl dava birleştirilerek yapılan yargılama sonunda dava konusu taşınmazın el değiştirdiği gerekçesiyle asıl davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına, birleşen dava yönünden ise davalı …’in iyiniyetli olduğu savunmasını kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne dair verilen karar Dairece “…Hemen belirtilmelidir ki, asıl davada bağıştan rücu koşulunun gerçekleşmediğinin saptanması hâlinde tapunun önceki kayıt maliki … dönmüş olmasının yolsuz tescil hükmünde olacağı kuşkusuzdur… Ayrıca, birleşen davanın görülebilirlik koşulu asıl davanın haklı olup olmadığının saptanmasına bağlıdır. Öncelikle bağıştan rücu koşuluyla açılan davada bağıştan rücu koşulunun oluşup oluşmadığının belirlenmesi, koşulun oluşmadığının anlaşılması hâlinde sonraki temliklerin iyiniyetli olup olmadığının araştırılması ve temellük edenlerin iyiniyetli olmadıklarının da birleşen davanın davacısı … tarafından kanıtlanması gerekeceği tartışmasızdır… Somut olaya gelince; son kayıt maliki …’in taşınmazı edinmesinin iyiniyetli olup olmadığı konusunda yapılan araştırmanın ve incelemenin yeterli olduğunu söyleme olanağı yoktur. Şöyle ki, Mahkemece, son kayıt maliki … ile önceki kayıt malikleri arasında taşınmaz temlikinin nasıl ve ne şekilde yapıldığı, taşınmazın, …’e teslim edilip edilmediği, taşınmazın …’in tasarrufuna geçip geçmediği, …’e temlik tarihi itibarı ile gerçek değeri ile resmi akitteki değerinin uyumlu olup olmadığı konuları araştırılmamıştır. Hâl böyle olunca, yukarıda değinilen olgular ve ilkeler gereğince inceleme ve araştırma yapılması, tanıklardan somut bilgilerinin sorulması yerinde keşif ve bilişkişi incelemesi yapılması gerekirken eksik ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğu değildir…” gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda asıl davada karar verilmesine yer olmadığına, birleştirilen dosyadaki davanın kabulüne karar verilmiş, kararın birleşen davada davalı … vekili tarafından temyizi üzerine mahkemece temyizin süresinde yapılmadığı gerekçesiyle, süre yönünden temyiz talebinin reddine dair ek karar verilmiş, ek karar mahkemece kararda gösterilen 15 günlük süre içerisinde temyiz edilmiştir.
Her ne kadar; temyiz talebinin süresinde yapılmadığı gerekçesiyle süre yönünden temyiz talebinin reddi yönünde ek karar verilmiş ise de, gerekçeli karar davalı … vekili Av. …’e 15.02.2018 tarihinde tebliğ edilmiş, adı geçen avukat dosyayı takip etmediklerini, dosyadan çekildiğini belirterek tebligatı 22.02.2018 tarihinde iade etmiş, mahkemece tebligat davalı vekili olarak Av. …’e çıkarılmış ve 05.03.2018 tarihinde tebliğ edilmiş, adı geçen avukat hükmü 16.03.2018 tarihinde temyiz etmiştir. Davalı vekili Av. … davadan çekilmiş bulunduğunu belirterek tebligatı iade ettiğinden, davalı vekili Av. … tarafından yapılan temyiz başvurusunun süresinde olduğu, mahkemece temyiz talebinin reddine ilişkin ek kararda temyiz süresi 15 gün olarak gösterildiğinden, 15 günlük süre içerisinde yapılan ek kararın temyizi isteminin süresinde olduğu anlaşılmakla, yerinde olmayan 29.03.2018 tarihli ek kararın ortadan kaldırılmasına karar verilerek işin esasının incelenmesine geçildi.
Mahkemece asıl dava yönünden “tapu kaydının davalı … adına olmadığı, davanın açılmasından sonra usulsüz kesinleşmeye binaen el değiştirdiği, bu durumda bu dosyaya konu davanın konusunun kalmadığı” gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş ise de 15.10.2015 tarihli bozma ilamında da işaret edildiği üzere; asıl davada bağıştan rücu koşulunun gerçekleşmediğinin saptanması hâlinde tapunun önceki kayıt maliki … dönmüş olmasının yolsuz tescil hükmünde olacağı kuşkusuzdur Ayrıca, birleşen davanın görülebilirlik koşulu asıl davanın haklı olup olmadığının saptanmasına bağlıdır. Öncelikle bağıştan rücu koşuluyla açılan davada bağıştan rücu koşulunun oluşup oluşmadığının belirlenmesi, koşulun oluşmadığının anlaşılması hâlinde sonraki temliklerin iyiniyetli olup olmadığının araştırılması gerekeceği tartışmasızdır.
Bilindiği üzere, bozma ilamına uyulmakla, taraflar lehine usuli kazanılmış hak doğacağı ve mahkemece bozma gereklerinin yerine getirilmesinin gerekeceği kuşkusuzdur.
Ne var ki, mahkemece bozma ilamına uyulmasına rağmen, bozma ilamında açıklandığı şekilde hükme yeterli bir araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme imkanı yoktur.
Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilke ve olgular gereğince inceleme ve araştırma yapılması gerekirken eksik ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olmadı doğru değildir.
Birleştirilen davada davalı … vekilinin açıklanan nedenlerle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.10.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.