Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2018/1898 E. 2019/104 K. 15.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/1898
KARAR NO : 2019/104
KARAR TARİHİ : 15.01.2019

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil- bedel davası sonunda, yerel mahkemece iptal tescil ve bedel isteğinin davalı … yönünden reddine, bedel isteğinin davalı … yönünden kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı … vekili ile duruşma istekli olarak davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 15.01.2019 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat … ile diğer temyiz eden davalı vekili Avukat … geldiler, davetiye tebliğine rağmen davalı … Dalgıç vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

-KARAR-
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa bedel isteğine ilişkindir.
Davacı, şirket ortağı olan davalı … ile aralarında çıkan uyuşmazlık üzerine tehditle işyerinden uzaklaştırıldığını ve bu süreçte davalı ile ortak tanıdıkları olan dava dışı …’in avukat olarak tanıttığı davalı …’ı, ortaklık mallarını ve hesaplarını tasfiye etmesi amacıyla ve dava konusu arsaların satışı konusunda vekil tayin ettiğini, tasfiye payının verilmemesi üzerine davalı …’ı vekillikten azletmek için notere gittiğinde davalının avukat olmadığını, kendisinden habersiz olarak dava konusu taşınmazların tamamını davalı …’e devrettiğini öğrendiğini, vekalet görevini kötüye kullanan davalı … ile diğer davalı …’in el ve işbirliği içinde hareket ettiklerini ileri sürerek dava konusu 11262 ve 11264 parsel sayılı taşınmazlarda ¼’er payın, Kandıra İlçesinde bulunan 133 ada 31 parsel sayılı taşınmazda ½ payın davalı … adına olan tapu kayıtlarının iptali ile adına tescilini, olmadığı taktirde şimdilik 150.000 TL bedelin faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiştir.
Davalı …, davacıyla şirket ortağı iken davacının suistimalleri nedeniyle anlaşarak ortaklığı sonlandırdıklarını, davalı …’ı, davacının işlemlerini takip etmesi nedeniyle tanıdığını, davacının taşınmazlar üzerinde hak ve alacağı olmadığının 02.10.2007 tarihli protokolden anlaşıldığını bildirip davanın reddini savunmuş; aşamalarda, davacının ortaklıktan ayrılmak ve ortak oldukları taşınmazlardaki payını satmak istemesi üzerine bedeli mukabilinde satın aldığını, satış bedelini de davalı vekile ödediğini beyan etmiştir.
Davalı …, davacının kendisine müracaat edip ortaklıktan ayrılma işlemlerinin çoğunu ortakları ile iyiniyet çerçevesinde gerçekleştirdiğini söylediğini, kalan birkaç işini halletmesini istemesi üzerine belirli bir ücret karşılığında anlaşarak davalıdan iş takip vekaletnamesi alıp çalışmaya başladığını, dava konusu taşınmazları alamayacağını beyan eden davacının oluru ile taşınmazları davalı …’e satıp satış bedellerini davacıya teslim ettiğini, bütün bu işlemlerin sonunda da davacıdan ibraname aldığını belirtip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, 25.01.2008 tarihli duruşmada, Kandıra ilçesinde bulunan dava konusu 133 ada 31 parsel sayılı taşınmaz bakımından davanın tefrikine; ayrı bir esas üzerinden yetkisizlik nedeniyle davanın reddine karar verilmiş; anılan kararın Daire’nin 08.11.2010 tarih 2010/10783 esas 2010/11734 karar sayılı ilamı ile bozulması üzerine eldeki dava ile birleştirilmesine karar verilerek yapılan yargılama sonucu Mahkemece, davalı … yönünden kötüniyetli olduğunun kanıtlanamadığı gerekçesiyle iptal tescil isteğinin ve husumet nedeniyle alacak isteğinin reddine, satış bedelinin davacıya ödendiğinin kanıtlanamadığı gerekçesiyle taleple bağlı olarak 150.000 TL alacağın faiziyle birlikte davalı vekil Yıldırım’dan tahsiline karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; dava dışı …Tesisler İnşaat Elektronik Cihaz Gıda San. İç ve Dış Tic. Ltd. Şti. ortaklarından olan dava dışı … Nakliyat Gıda Orman Ürünleri Yapı ve Otomotiv San. İç ve Dış Tic. Ltd. Şti.ni temsilen davacı … ve davalı …’in, şirketin 1250 paya karşılık gelen hissesini 19.07.2007 tarihinde şirket ortağı olan dava dışı Şenol Üstün’e devrettikleri, … Nakliyat Gıda Ürünleri Yapı ve Otomotiv San. İç ve Dış Tic. Ltd. Şti.ni temsilen davacı … ve davalı …’in şirketin sahibi bulunduğu motorlu araçları satmaya yetkili olmak üzere 17.09.2007 tarihli vekaletname ile davalı …’ı vekil tayin ettikleri, davacının ayrıca 21.09.2007 tarihli vekaletname ile dava konusu taşınmazlardaki paylarının satışı konusunda yine davalı …’ı yetkili kıldığı, dava konusu 11262 ve 11264 parsel sayılı taşınmazların 3/4’er payının davalı …, 1/4’er payının davacı … adına kayıtlı iken davacının 1/4’er payının 21.09.2007 tarihli vekaletnameye dayalı olarak davalı vekil Yıldırım tarafından 26.09.2007 tarihinde satış yolu ile dava Selahattin’e temlik edildiği, Kandıra İlçesinde bulunan dava konusu 133 ada 31 parsel sayılı taşınmazın ½’şer paylarla davacı ile davalı … adlarına kayıtlı iken davacının ½ payının yine aynı vekaletnameye dayalı olarak davalı … tarafından 28.09.2007 tarihinde satış yolu ile davalı …’e temlik edildiği, tapu kayıtlarına göre dava konusu 11262 parsel sayılı taşınmazın 16.03.2011 tarihli satış işlemiyle dava dışı …’ya devredildiği, dava konusu 11264 parsel sayılı taşınmazın tevhit işlemiyle 14538 parsel numarasını aldığı ve 22.03.2010 tarihinde taşınmaz üzerinde kat irtifakı kurulduğu, 1-2-3-4-5-6-7 no’lu bağımsız bölümlerin 09.06.2011 tarihli satış işlemiyle dava dışı…adına tescil edildiği, davalı tarafça sunulan 02.10.2007 tarihli protokol başlıklı belge içeriğinde davacının, … Nakliyat Ltd. Şti. adına kayıtlı araçların satışlarından ve hissedarı göründüğü arsaların satışlarından doğan hakkını ve yine şirkette hissesi oranında doğmuş ve doğacak olan (nakit, çek, senet) alacaklarının bedellerini vekil olarak atadığı davalı … aracılığı ile … Nakliyat Ltd. Şti.den nakten ve defaten aldığını, firma üzerinde hiçbir hak ve alacağının kalmadığını, burada bulunan bütün hak ve alacaklarından feragat ettiğini, ayrıca vekil Yıldırım’da bu konuyla ilgili hiçbir hak ve alacağı bulunmadığını, adına gerçekleştirdiği işlemlerle ilgili yaptığı tahsilat tutarlarını eksiksiz ve tam olarak aldığını, bu konuyla ilgili vekilden ilerde herhangi bir hak alacak talebinde bulunmayacağını beyan ettiği, anılan porotokoldeki imzanın ve içeriğin davacı tarafça kabul edilmediği ve dava konusu taşınmazlarla ilgili olmayıp ortak oldukları şirketle ilgili olduğunun beyan edildiği, sözü edilen protokoldeki imza üzerinde Adli Tıp uzmanı bilirkişice yapılan inceleme neticesinde imzanın davacının eli ürünü olduğunun bildirildiği; itiraz üzerine Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesince yapılan inceleme sonucunda ise belgedeki imzanın davacının eli ürünü olduğu yönünde kesin bir kanaat bildirilemediği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; “Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.” hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK’nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK’de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK’de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Bir başka husus da, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK’nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Somut olaya gelince; davacı ile davalı …’in şirket ortağı olup aralarındaki anlaşmazlıklar neticesinde şirket hisselerini dava dışı kişiye 17.09.2007 tarihinde devrettikleri ve şirket araçlarının satışı konusunda davacı ve davalı …’in birlikte davalı …’ı 17.09.2007 tarihinde vekil tayin ettikleri, davacının 21.09.2007 tarihli vekaletname ile dava konusu taşınmazlardaki paylarının satışı hususunda davalı …’ı ayrıca yetkili kıldığı, davacı ile davalı … arasında anlaşmazlık bulunduğu ve hatta bu nedenle ortaklığın sonlandırıldığının davalı vekil tarafından bilindiği halde dava konusu taşınmazlardaki davacı paylarının 26.09.2007 ve 28.09.2007 tarihlerinde davalı …’e devredildiği, çekişme konusu payların satış bedellerinin davacıya ödendiğinin usulünce kanıtlanamadığı, davacının iradesine aykırı olarak vekaleten dava konusu taşınmazlarda davacı paylarının diğer davalı …’e devri sonucu davacının zararlandırıldığı, davalı …’ın bu suretle vekalet görevini kötüye kullandığı, davalı …’in ise hem dava konusu taşınmazlarda paydaş olması, hem de davacı ile aralarında şirket ortaklığından kaynaklı anlaşmazlıklar bulunması nedeniyle iyiniyetli sayılamayacağı, davalıların el ve işbirliği içinde hareket ettikleri sonucuna varılmaktadır. Davalı …’ın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine.
Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan gerekçelerle davalı … adına kayıtlı çekişme konusu taşınmaz bakımından tapu iptal tescil isteğinin kabul edilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığı gibi tapu kayıtlarına göre dava tarihinden sonra 3. kişilere devredilen çekişme konusu taşınmazlar bakımından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 125. maddesinin uygulanmasının düşünülmemesi de isabetsizdir.
Davacının yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden taraflardan davacı vekili için 2.037 TL. duruşma vekâlet ücretinin diğer temyiz eden davalı …’dan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15/01/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.