Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2018/1337 E. 2019/3493 K. 29.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/1337
KARAR NO : 2019/3493
KARAR TARİHİ : 29.05.2019

MAHKEMESİ : … BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ … HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne ilişkin verilen kararın davalılar vekili tarafından istinafı üzerine, … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince; istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, kararın düzeltilerek yeniden hüküm kurulmasına ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakanı …’nın maliki olduğu … parsel sayılı taşınmazdaki 3/4 payını ve … parsel sayılı taşınmazın tamamını davalı oğullarına satış suretiyle temlik ettiğini, yapılan temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı, bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu kaydının miras payı oranında iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, temlikin gerçek satış işlemi olduğunu, mirasbırakanın davacı ve diğer mirasçılara da başka taşınmazlarını devrettiğini, mirasbırakandan geriye taşınmazlar da kaldığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne ilişkin verilen kararın davalılar vekili tarafından istinafı üzerine, … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince; istanaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davalı …’in iptal edilen payı yönünden karar düzeltilerek davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan …’nın 22.03.2013 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak ikinci eşi … ile erkek çocukları olan taraflar ve dava dışı kızları …, … ve …’ı bıraktığı, mirasbırakanın maliki olduğu davaya konusu … parsel sayılı taşınmazda mevcut 3/4 payını 30/11/2005 tarihinde, 1/4’er oranda davalılar …, … ve …’e, … parsel sayılı taşınmazın tamamını ise 30/06/2006 tarihinde 1/2 ‘şer oranda davalılar … ve …’e satış sureti ile temlik ettiği, davalı …’in dava dışı …’nın … parsel sayılı taşınmazdaki 1/16 payını 30.04.2013 tarihinde satın aldığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan, mirasbırakanın … sayılı parselini ( 282 m2’lik Arsa ) 23.06.1995 tarihinde davacıya, … sayılı parselini ( 287 m2’lik Arsa ) 05.04.1995 tarihinde dava dışı kızı …’e, … sayılı parselini ( 291 m2’lik Arsa ) 12.12.1997 tarihinde dava dışı kızı …’e, … sayılı parselini ( 299 m2’lik Arsa ) 12.12.1997 tarihinde dava dışı kızı …’ya ve … sayılı parselini de ( 194 m2’lik Arsa ) 18.03.2005 tarihinde ikinci eşi dava dışı …’ya satış yoluyla devrettiği görülmektedir.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 237., (Borçlar Kanunu’nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ile durumun aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Ne var ki, mirasbırakanın, sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmış olması durumunda, mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı kuşkusuzdur.
Somut olaya gelince; mirasbırakanın gerçek irade ve amacının saptanmasında dikkate alınacak husus, davacı ve davalılara devredilen taşınmazların temlik tarihlerindeki gerçek değerleri ve birbirleri ile orantılı olup olmadığıdır.
Ne var ki mahkemece, mirasbırakan tarafından davalılara devredilen dava konusu taşınmazların davacıya devredilen taşınmazlara oranla çok daha değerli olduğu, murisin hak ve nesafet ölçüleri içinde paylaşım yapmadığı şeklindeki gerekçe ile sonuca gidilmiş ise de; bir kısım davalı tanıklarının davaya konu taşınmazların temlik tarihlerinde bataklık ve bugüne göre çok daha değersiz yerler olduğunu, davalıların yaptığı iyileştirmeler ile değer kazandığını beyan etmeleri karşısında, bilirkişiler tarafından bu beyanlar dikkate alınıp tartışılmadan ve yeterince aydınlatılmadan tespit edilen bedeller ile davacıya devredilen taşınmaz bedellerinin kıyaslanması doğru değildir.
Hal böyle olunca, yukarıda açılanan ilkeler uyarınca, öncelikle davalılara devredilen dava konusu taşınmazlar ile davacıya devredilen taşınmazların temlik tarihlerindeki koşulları ve fiziki durumları gözetilerek, temlik tarihindeki gerçek değerlerinin tespit edilmesi, daha sonra dosya kapsamında toplanan ve toplanacak deliller ile davalıların paylaştırma savunması üzerinde durulması, keşfen saptanacak değerler de gözetilerek mirasbırakanın sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde bir paylaştırma yapıp yapmadığı hususu açıklığa kavuşturularak, mirasbırakanın gerçek irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde saptanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalıların yerinde olan temyiz itirazlarının kabulü ile, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 373/1. maddesi uyarınca … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 sayılı HMK’nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren … 2. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.05.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.