Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2018/1247 E. 2018/14935 K. 27.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/1247
KARAR NO : 2018/14935
KARAR TARİHİ : 27.11.2018

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TENKİS

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tenkis davası sonunda, yerel mahkemece bir kısım davacı mirasçıları yönünden davanın açılmamış sayılmasına, bir kısım mirasçılar yönünden ise davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 27.11.2018 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı … … ve vekili Avukat … ile temyiz edilen davacılar … vd. vekili Avukat … geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davacı …, davacı … …, davacı …, davacı …, davacı …, davacı …, davacı …, davacı … gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde tenkis istemine ilişkindir.
Davacı vasisi, mirasbırakan eşi…’ün maliki olduğu 36879 ada 1 parsel sayılı taşınmazını mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak yeğeni olan davalı …’ya satış suretiyle temlik ettiğini ileri sürerek miras payı oranındaki tapu kaydının iptali ile adına tescilini olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemiş, yargılama aşamasında ölümü ile bir kısım mirasçıları davaya dahil edilmiştir.
Davalı, satışın gerçek olduğunu, ayrıca mirasbırakanın ölümüne kadar ihtiyacı olan tüm bakım ve desteğin kendisi tarafından sağlandığını, temlikte minnet duygusunun da etkisi olduğunu, tenkis yönünden hak düşürücü sürenin geçtiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, yargılama aşamasında ölen davacı … mirasçıları …, …, …, …, … ….(…), …(…), …, … yönünden işlemden kaldırılan dosyanın 3 aylık yasal süre içerisinde yenilenmediği gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına, davayı takip eden diğer mirasçılar… ….. ve … yönünden ise muvazaa olgusunun sabit olduğu gerekçesiyle tapu kaydının miras payları oranında iptali ile adlarına tesciline karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, 1934 doğumlu….ün 03.08.2007 tarihinde evli ve çocuksuz ölümü ile geride mirasçı olarak kocası olan davacı … ile kendisinden önce ölen kardeşi …’un dava dışı çocukları …., kendisinden önce ölen kardeşi …’in dava dışı çocukları …. ve kendisinden ölen yeğeni ….’ın dava dışı çocukları.ve …’in kaldığı, miras bırakanın çekişme konusu 36879 ada 1 parselde kayıtlı 11 nolu bağımsız bölümünü 02.05.2007 tarih ve …. yevmiye nolu senetle yeğeni olan davalı …’ya satış suretiyle temlik ettiği, davacı …’ün yargılama aşamasında 28.08.2012 tarihinde ölümü ile geride mirasçı olarak vasisi olan kardeşi …., kendisinden önce ölen kardeşi….’ın çocukları…., kendisinden önce ölen yeğeni….’ün çocukları…. ve kendisinden önce ölen yeğen, …’nin çocukları … ve…’i bıraktığı, mirasçılardan …. ve ….’in davayı takip ettiği, diğer mirasçıların ise davayı takip etmedikleri anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu’nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, muvazaa iddiasına dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerekmektedir. Bu kapsamda HMK’nun 190. maddesi ve TMK’nun 6. maddesi gereğince herkes iddiasını ispatla mükelleftir.
Yukarıda değinilen olgular ve açıklanan ilkeler çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde, davacı tanığı olarak dinlenen … temlikin muvazaalı olduğuna dair beyanda bulunmamış olup HMK’nun 240/2. maddesine aykırı olarak ikinci tanık listesinden dinlenilen davacı tanığı …..nın beyanlarına itibar edilemeyeceği de kuşkusuzdur.
Hâl böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek, yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 30.12.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.630.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27/11/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.