Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2017/5355 E. 2020/2678 K. 15.06.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/5355
KARAR NO : 2020/2678
KARAR TARİHİ : 15.06.2020

MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ: TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
KARAR-
Dava, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir.Davacılar, mirasbırakan babaları …’e ait olan 2659 ada 21 parsel sayılı taşınmazın davalı …’ye verilen vekaletname kullanılmak suretiyle ile davalıya devredildiğini, vekaletnamenin düzenlendiği tarihte mirasbırakanın şuurunun yerinde olmadığını, davalıların danışıklı hareket ettiklerini ve satış işleminin mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak yapıldığını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile payları oranında adlarına tescile karar verilmesini istemişlerdir.Asli müdahil, temlikin muvazaalı olduğu iddiasıyla payı oranında tapu iptal ve tescile karar verilmesini istemiş, bozma sonrası asli müdahilin davası için tefrik kararı verilmiştir.Davalılar, işlemin gerçek satış olduğunu, davacıların mirasbırakanla ilgilenmediklerini belirterek davanın reddini savunmuşlardır. Davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, Dairece “…öncelikle asli müdahilin talebi müstakil bir dava olarak düşünülüp eldeki davadan tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydının yapılması, eldeki davada hukuki ehliyetsizliğin kamu düzeni ile ilgili olduğu, ehliyetsizliğin saptanması halinde öteki nedenlerin incelenmesi gereğinin ortadan kalkacağı gözetilerek ehliyetsizlik iddiasının öncelikle incelenmesi, tarafların bu yönde bildirecekleri tüm delillerin toplanması, varsa mirasbırakana ait sağlık kurulu raporları, hasta müşahade kayıtları, reçeteler vs. istenmesi, tüm dosyanın Adli Tıp Kurumuna gönderilmesi, (2659 sayılı Yasanın 7. ve 16. maddesi gereğince) vekaletnamenin düzenlendiği tarihte ve akit tarihinde mirasbırakanın fiil ehliyetine sahip olup olmadığı yönünde rapor alınması, mirasbırakanın ehliyetsiz olduğunun saptanması halinde bir kısım mirasçılar tarafından pay oranında açılan tapu iptal ve tescil davasının dinlenemeyeceğinin gözetilmesi; ehliyetli olduğunun saptanması halinde, murisin bu temlikten haberi olup olmadığının, mal kaçırmayı amaçlayıp amaçlamadığının l.4.1974 tarihli, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca araştırılması, tanık beyanlarının bu doğrultuda değerlendirilmesi ve varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.” gerekçesiyle bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan …’in … 19. Noterliğinin 02.02.2012 tarhli ve 2039 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile kızı …’yi vekil tayin ettiği, anılan vekaletname uyarınca …’nin 09.02.2012 tarihinde mirasbırakana ait 2659 ada 21 parsel sayılı taşınmazı Ramazan Serter’e satış suretiyle temlik ettiği, mirasbırakanın 27.02.2012 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak çocukları …, …, …, … ve …’nin kaldığı, Adli Tıp Kurumu 4. Adli Tıp İhtisas Kurulunun 19.04.2017 tarihli raporu ile mirasbırakanın vekaletname tarihi olan 02.02.2012 ve temlik tarihi olan 09.02.2012 tarihlerinde fiil ehliyetini haiz olduğunu bildirdiği anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 237., (Borçlar Kanunu’nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ile durumun aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Öte yandan, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerekmektedir. Bu kapsamda, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla yapıldığını ispat külfeti 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 190. maddesi ile TMK’nin 6. maddesi gereği davacı tarafa aittir.Somut olayda, dinlenilen tanıklar mirasbırakanın diğer çocukları ile arasında mal kaçırmasını gerektirir bir problemi olduğu şeklinde beyanda bulunmadıkları gibi davanın kabulü halinde hak sahibi olacak mirasçı …’in de davaya dahil edildikten sonra ibraz ettiği dilekçe ile satışın gerçek olduğu, bedel ödenirken orada bulunduğu, mirasbırakanın taşınmazı bedelini hayır işlerinde kullanmak için temlik ettiği yönünde beyanda bulunduğu görülmüştür. Dolayısıyla, davacılar temlikin muvazaalı olduğu iddiasını kanıtlayamamıştır. Öte yandan, bedeller arasındaki fark da tek başına muvazaanın kanıtı değildir.Hal böyle olunca, davacıların iddialarını HMK’nin 190. ve TMK’nin 6. maddeleri uyarınca kanıtlayamadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.Davalılar vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.06.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.