Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2017/5285 E. 2020/2677 K. 15.06.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/5285
KARAR NO : 2020/2677
KARAR TARİHİ : 15.06.2020

MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ: TAPU İPTALİ VE TESCİL-TENKİS

Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil, tenkis davası sonunda, yerel mahkemece her iki davanın reddine ilişkin olarak verilen karar asıl ve birleştirilen davada davacılar vekilleri tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili, olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.Asıl ve birleştirilen davada davacılar, miras bırakanları …’a ait 151 ada 40 parsel sayılı taşınmazın 2000 yılında satış suretiyle davalıya devredildiği belirtilerek davalı adına kadastro tespitinin yapıldığını, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, kanuni miras haklarının da zedelendiğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile payları oranında adlarına tesciline, mümkün olmadığı takdirde tenkisine karar verilmesini istemişlerdir.Davalı, iddiaların doğru olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, Dairece “….Somut olaya gelince, mahkemece sözkonusu ilkeler dikkate alınmadan, yargılama sonunda tahkikatın bittiği tefhim edilmeden ve sözlü yargılama aşamasını uygulayıp taraflara son sözleri sorulmadan sonuca gidilmiş olması doğru değildir. Hâl böyle olunca, 6100 sayılı HMK’nin 184/2. maddesi hükmü gereğince tahkikatın bittiği tefhim edildikten sonra taraflara sözlü yargılama için duruşmanın başka bir güne bakılmasını isteyip istemediklerinin sorulması, talep halinde başka bir gün tayin edilmesi; başka bir duruşma gününü istememeleri halinde sözlü yargılama aşamasına geçilerek aynı Kanunun 186. maddesi gereğince taraflara sözlü yargılamada beyanda bulunma hakkı verilerek son sözlerinin sorulması, ondan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması isabetsizdir. ” gerekçesiyle bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda tapu iptali ve tescili yönünden taşınmaz temlik tarihinde tapuya kayıtlı olmadığı için muris muvazaası iddiasının dinlemeyeceği gerekçesiyle; tenkis talebi yönünden de mirasbırakanın 12 yıl önce devrettiği zilyetliğin tenkisin konusu olmayacağı gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davaların reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 151 ada 40 parsel sayılı taşınmazın 10.07.2006 tarihli kadastro tutanağında taşınmazın vergi ve tapu kaydı bulunmadığı, 20 yıldan fazla … oğlu …’ın zilyetliğinde iken 2000 yılında zilyetliğini oğlu…’a satarak devrettiği ve onun adına tespitin yapıldığının belirtildiği, yapılan tespitin 26.09.2006 tarihinde kesinleştiği, mirasbırakan …’in 16.10.2012 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak çocukları …, …, … ve …’ın kaldığı, asıl davayı …’ın, birleştirilen davayı ise …’ın açtığı anlaşılmaktadır.Hemen belirtilmelidir ki, tapusuz taşınmazların mülkiyetinin devri menkul mal zilyetliğinin devri hükmünde olup bu tür temliklerde 01.04.1974 tarih ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığı gözetilerek asıl ve birleştirilen davalarda tapu iptali ve tescili taleplerinin reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacıların, bu yöne değinen temyiz itirazlarının reddine,Davacıların tenkis talepleri yönünden temyiz itirazlarına gelince;
Tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (bağış) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; mirasbırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik) dışı terekenin tümüyle bilinmesiyle mümkündür. Tereke mirasbırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu malvarlığı kıymetleri ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Mirasbırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin 743 sayılı Kanun uygulanacaksa bir aylık 4721 sayılı Kanun uygulanacaksa üç aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tespiti gerekir (TMK m.564). Miras bırakanın TMK’nin 506. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve sübjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez. Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya TMK’nin 565. maddesinin 1, 2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken TMK’nin 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı Kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (Sabit Tenkis Oranı) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (TMK m.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir.Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihini kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca süratle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, karar tarihindeki rayice göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak nakdin ödetilmesine karar verilmelidir. Somut olayda, mirasbırakanın 16.10.2012 yılında öldüğü, asıl ve birleştirilen davaların 04.01.2013 tarihinde açıldığı dikkate alındığında davacıların tenkis taleplerinin süresinde olduğu, TMK’nin 565. maddesinin 4. fıkrası uyarınca da temlikin mirasbırakanın saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yaptığı açık olan tasarruflardan olması halinde ise tenkis hükümlerinin uygulama alanı bulacağı açıktır. Hal böyle olunca, mahkemece davacıların tenkis talepleri yönünden işin esasına girilerek yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca inceleme yapılması, toplanan ve toplanacak deliller (usulünce bildirilmiş olmak kaydıyla) doğrultusunda bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.Asıl ve birleştirilen davada davacılar vekilinin değinilen yön itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.06.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.