Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2017/4712 E. 2020/2704 K. 16.06.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/4712
KARAR NO : 2020/2704
KARAR TARİHİ : 16.06.2020

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, … yaşında olduğunu, okuma yazma bilmediğini, eşinin rahatsızlanıp çalışamaz hâle gelmesi nedeniyle ekonomik sıkıntıya düştüğünü, kızı davalı …’nin eşi …’un Kaymakamlıktan maaş yardımı alabilmek için üzerine taşınmaz kaydının olmaması gerektiği, taşınmazın davalı …’ye devredilmesi, maaş yardımı alınca iade edecekleri telkini üzerine maliki olduğu … parsel sayılı taşınmazı kızı davalı …’ye satış suretiyle temlik ettiğini, davalı …’nin eşinin de ekonomik durumu bozuk olup, tefecilere borçlandığını, davalı …’nin daha sonra taşınmazı eşinin borçlu olduğu …’in annesi olan diğer davalı …’e devrettiğini, taşınmazı kullanan oğlu …’e taşınmazı boşaltmasının söylendiği Ocak 2011 tarihinde olaya muttali olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Birleştirilen davada aynı davacı, asıl davaya konu taşınmazın daha sonra …’in ortağı davalı …’e temlik edilmesi üzerine aynı iddialarla tapunun iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı …, önce davayı kabul etmediğini bildirmiş, daha sonra 09.03.2012 tarihli beyanıyla, dava konusu taşınmazı davacıdan bedelsiz devralıp, yine eşi …’in borçlu olduğu …’in annesi davalı …’e bedelsiz devrettiğini, davacı iddialarının doğru olduğunu, eşinin kredi işlerini takip edeceğim diye kendisini de kandırıp temin ettiği vekâletname ile temliki sağladığını bildirmiştir.
Davalı …, dava konusu taşınmazı iyi niyetle edindiğini, iddiaların doğru olmadığını, davalı …, çitçilik ve meyve alım satımı işi ile uğraştığını, dava konusu yeri bedelini ödeyerek satın aldığını, satış bedelini banka aracılığıyla ödediğini, iyi niyetli üçüncü kişi olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın davacıdan kızı …’ye temlikinin inançlı işlem şeklinde olup, yazılı belge ile ispat edilmesi gerektiği, davacının kendi muvazaalı işlemine dayanamayacağı, devir tarihinden itibaren 1 yıllık sürede hile iddiasının ileri sürülmediği gibi hile iddiasını ispata yeterli delil olmadığı, davalı … ve …’in iyi niyetli olmadıklarının da sabit olmadığı, bedeller arasındaki farkın tek başına muvazaanın ve kötü niyetin delili olmadığı, davalı tarafın satış bedelini ödediğine dair belge sunduğu, davalı …’in ediniminin Türk Medeni Kanununun 1023. maddesi gereğince korunması gerektiği gerekçesiyle davanın reddine ilişkin karar, Dairece; ‘’ … Yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda somut olaya bakıldığında, davacının 1946 doğumlu olduğu, eşinin hastalığı ve çalışamaması nedeniyle malûllük maaşı
alabilmek için üzerine taşınmaz kaydı olmaması gerektiği yönünde damadı … tarafından kandırılmak suretiyle kızı davalı …’ye dava konusu taşınmazı devrettiği, ondan davalı …’nin eşi …’in borçlu olduğu kişiler olan …’in annesi davalı …’e, ondan da davalı …’e taşınmazın devrinin yapıldığı, bu devirlere rağmen taşınmazı davacının oğlu dava dışı …’nin kullandığı, ilk malik davalı …’nin taşınmazı bedelsiz devralıp yine bedelsiz devrettiğini kabul ettiği, davalı …’ün …’da oturmakta olup, satın aldığı yeri hiç görmediği, davalı …’in ise ancak eldeki dava açıldıktan sonra dava dışı …’e taşınmazı boşaltması yönünden ihtar gönderdiği, yine davalı …’in taşınmazın satın alma bedeli olarak devirden bir hafta sonra kayıt malikine değilde davacının damadı … hesabına ödeme yaptığı, daha sonra aynı miktarda bedeli yine davalı …’ün hesabına yatırdığı açıktır. Öyleyse, davacının damadı …’un hilesi sonucu çekişme konusu taşınmazı kızı davalı …’ye devrettiği, diğer davalıların davacının damadının alacaklıları ve el ve işbirliği içinde hareket eden kişiler oldukları, ayrıca, son kayıt maliki …’in satış bedelini ödeme şekli ve taşınmazın kullanımı için dava tarihinden sonra ihtar göndermesi dikkate alındığında Türk Medeni Kanununun 1023. maddesi anlamında iyi niyetli üçüncü kişi olarak kabul edilemeyeceği sabittir. Hâl böyle olunca; davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.‘’ gerekçesiyle bozulmuş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı … vekili ile davalı … vekili tarafından süresinde duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 16.06.2020 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı … vekili Avukat … ile temyiz edilen davacı vekili Avukat … geldiler, yapılan sözlü tebliğe rağmen temyiz eden davalı … vekili Avukat v.d. gelmedi, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Hükmüne uyulan bozma kararında, gösterildiği şekilde işlem yapılarak karar verilmiştir. Davalı … ve davalı …’in yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddi ile usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan hükmün ONANMASINA, 02.01.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen vekili için 2.540.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin ve aşağıda yazılı 7.436.91. TL bakiye onama harcının temyiz eden davalılardan alınmasına, 16.06.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.