Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2017/4545 E. 2020/2897 K. 18.06.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/4545
KARAR NO : 2020/2897
KARAR TARİHİ : 18.06.2020

MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ: TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil istekli dava sonunda yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hakimi …’un raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
KARAR-
Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Davacı, dava dışı …’a yirmi iki yıl önce genel yetki içeren vekaletname verdiğini, ancak hile ve desise ile taşınmazlarının muris muvazaası olabilecek özellikte devir yapıldığını, dava konusu 108 ada 3, 113 ada 12, 13, 2, 129 ada 1, 130 ada 3, 131 ada 2, 133 ada 1, 134 ada 4, 121 ada 1, 124 ada 3, 125 ada 3, 127 ada 5, 130 ada 9 parsel sayılı taşınmazların satış gösterilmek suretiyle davalıya devredildiğini, anılan taşınmazların mirasçılar arasında bölüştürülmesi gerektiğini, mirasbırakanı tarafından davalıya yapılan satışın gerçek olmayıp muvazaa nedeniyle geçersiz olduğunu ileri sürerek dava konusu taşınmazların satış işlemlerinin muris muvazaası nedeniyle iptali ile miras payları oranında mirasçılar adına tescilini istemiş; 28.01.2014 tarihli dilekçesi ile davadan feragat ettiğini beyan etmiş ve aynı tarihli duruşmada feragat beyanını tekrar etmiştir.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, feragat nedeniyle davanın reddine dair verilen kararın davacı tarafından temyizi üzerine Dairece, “ …Ne var ki, davacı feragat beyan ve dilekçesinin tehdit altında gerçekleştiğini ileri sürerek kararı temyiz ettiğine göre HMK 311. maddesinin “irade bozukluğu hallerinde feragat ve kabulün iptali istenebilir” şeklindeki ikinci cümlesi gözetilerek davacının feragat beyan ve dilekçesinin serbest iradesi ürünü olup olmadığı hususunun incelenebilmesi ve sonucuna göre bir karar verilebilmesi için hüküm bozulmalıdır.” gerekçesiyle bozulmuş; mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, sübut bulmayan davanın reddine karar verilmiştir. Hemen belirtilmelidir ki, hangi yargılama usulü uygulanırsa uygulansın tarafların yargılamada sözlü olarak görüş ve değerlendirmelerini ifade etmeleri özel bir önem taşımaktadır. Yazılı Yargılama usulünde de tarafların hükümden önce son kez mahkeme huzurunda sözlü değerlendirme yapıp, açıklamada bulunmaları, doğru bir karar verilmesi bakımından önemlidir.Bu ilkeler, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 184. ve 186. maddelerinde yapılan düzenlemelerle hüküm altına alınmıştır.HMK’nin 184. maddesinde açıkça; hâkimin, tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, duruşmada hazır bulunan taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz vereceği, mahkemenin tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını görürse, tahkikatın bittiğini taraflara tefhim edeceği, yine aynı Kanunun 186. maddesi hükmü ile de; mahkemenin tahkikatın bitiminden sonra sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet edeceği, taraflara çıkartılacak davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususunu bildireceği, mahkemenin sözlü yargılamada tarafların son sözlerini sorarak hükmünü vereceği düzenlenmiş olup, anılan düzenlemeler emredici niteliktedir.
Somut olayda, söz konusu ilkeler dikkate alınmadan sonuca gidilmiştir.Hal böyle olunca, HMK’nın 184. maddesi hükmü gereğince, tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için taraflara söz verilip tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığı görülürse, tahkikatın bittiği taraflara tefhim edildikten sonra, taraflara sözlü yargılama için duruşmanın başka bir güne bırakılmasını isteyip istemediklerinin sorulması, talep halinde başka bir gün tayin edilmesi; başka bir duruşma gününü istememeleri halinde sözlü yargılama aşamasına geçilerek aynı Kanunun 186. maddesi gereğince taraflara sözlü yargılama yoluyla beyanda bulunma hakkı verilmesi ve ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, değinilen yasal düzenlemeler göz ardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.Kabule göre ise; feragat nedeniyle davanın reddine şeklinde hüküm kurulması gerekirken sübut bulmayan davanın reddine şeklinde hüküm kurulması da doğru olmamıştır.Davacı vekilinin temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.06.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.