Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2017/434 E. 2020/2276 K. 04.06.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/434
KARAR NO : 2020/2276
KARAR TARİHİ : 04.06.2020

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-BEDEL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil-bedel istekli dava sonunda yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Davacı, dava harç ve masraflarını karşılayacak gücü bulunmadığını, dava konusu 2881 parsel sayılı taşınmazın tehdit, hile ve ikrahla davalılar tarafından elinden alındığını, okur-yazar olmadığı halde 07.02.2012 tarihli vekaletnamede okuma yazma biliyormuş gibi yazıldığını ve davalı …’un satış konusunda yetkili kılındığını, anılan vekaletnamenin hukuka aykırı olarak elde edildiğini ve geçersiz olduğunu, dava konusu taşınmazın pafta numarasının 12 olduğu halde vekaletnamede 2 olarak yazıldığını, tapu müdürlüğünce de bu husus gözetilmeksizin devir işleminin yapıldığını ileri sürerek adli yardım kararı verilmek suretiyle dava konusu 2881 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tescilini, olmadığı taktirde değerinin saptanarak fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.000 TL’nin faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiştir.
Davalı …, dava konusu taşınmazı bedelini ödemek suretiyle satın aldığını, iyiniyetli 3. kişi olduğunu, iddiaların yerinde olmadığını belirtip davanın reddini savunmuş; davalı … herhangi bir savunma getirmemiştir.
Mahkemece, davacının adli yardım isteğinin reddine karar verildiği ve gider avansının da kesin süre içerisinde yatırılmadığı gerekçesiyle dava şartı yokluğundan davanın reddine dair verilen karar Dairece, “ …Hâl böyle olunca; adli yardım hususunda kanunda belirtilen itiraz yasa yoluna gidilmeksizin, davacının gider avansından sorumlu tutularak yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.” gerekçesiyle bozulmuş; mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, adli yardım isteğinin reddine ilişkin olarak verilen karara karşı davacının yaptığı itirazın merciince reddedildiği, kesin süreye rağmen gider avansının da yatırılmadığı gerekçesiyle dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davanın, 10.000 TL değer gösterilmek suretiyle ve adli yardım talepli olarak açıldığı, yapılan zabıta araştırması sonucunda davacının düzenli gelirinin bulunduğunun tespit edildiği gerekçesiyle 21.03.2013 tarihli ön inceleme ve tensip tutanağı ile davacının adli yardım isteğinin reddine karar verildiği, 01.04.2013 tarihli muhtıra ile 1.325,80 TL gider avansının yatırılmasının istendiği, muhtıranın 24.06.2013 tarihinde tebliğ edildiği, davacı vekilince sunulan 27.06.2013 tarihli dilekçe ile yeniden adli yardım talebinde bulunulduğu, mahkemece talebin itiraz olarak değerlendirilip 03.07.2013 tarihli derkenar yazısı ile bu konuda daha önce karar verildiğinden bahisle adli yardım talebinin reddedildiği ve kesin süreye rağmen gider avansının yatırılmadığı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen kararın davacı tarafça temyizi üzerine Dairece, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun adli yardım talebinin incelenmesini düzenleyen 337. maddesinde 11.04.2013 gün ve 6459 Sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonucu adli yardım talebi hakkında verilen kararlara karşı itiraz yasa yoluna gidilebileceği, itiraz incelemesi neticesinde verilen kararın kesin olacağı, hal böyle olunca; adli yardım hususunda kanunda belirtilen itiraz yasa yoluna gidilmeksizin, davacının gider avansından sorumlu tutularak yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle bozulmasına karar verildiği; mahkemece bozma ilamına uyularak davacının adli yardım talebinin redddine ilişkin karara karşı yaptığı itirazın değerlendirilmesi için dosyanın itiraz merciine gönderildiği, Küçükçekmece 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 05.05.2016 tarih 2016/23 D.İş sayılı kararı ile davacının itirazının reddine kesin olarak karar verildiği; davacı vekilinin 15.06.2016 tarihli duruşmada giderleri tamamlamak üzere süre verilmesini istediği, mahkemece, davacının adli yardım talebinin reddine ilişkin karara karşı yaptığı itirazın merciince reddedildiği, kesin süreye rağmen gider avansının da yatırılmadığı gerekçesiyle dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, iddia ve savunma hakkı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun hukuki dinlenilme hakkı başlıklı 27. maddesi ile usul hukukumuza yansıtılmıştır. Anılan maddenin birinci fıkrasında davanın taraflarının kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip oldukları belirtildikten sonra maddenin ikinci fıkrasında bu hakkın “açıklama ve ispat hakkı”nı da içerdiği vurgulanmıştır. Davanın taraflarının usul hukuku hükümlerine aykırı olarak açıklama ve ispat hakkını kullanmalarının kısıtlanması, iddia ve savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurur. Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır.
Yine 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 120. maddesine göre, davacının dava açarken yargılama harçlarını ve gider avansını mahkeme veznesine yatırmak zorunda olduğu, avansın yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması halinde mahkemece, bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verileceği, HMK 114/1-g maddesinde davacının yatırması gereken gider avansının dava şartları arasında sayıldığı, HMK 115/2. maddesinde dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için mahkemece kesin süre verileceği ve bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verileceği düzenlemelerine yer verilmiş olup; Anayasamızda hak arama özgürlüğünün kullanılabilmesi ve adil yargılama hakkının unsurlarından olan, taraflar arasında silahların eşitliği ilkesinin hayata geçirilebilmesi için gerekli yargılama giderlerini ödemede sıkıntıya düşecek veya ödeyemeyecek durumda bulunan kişilere, her türlü mali ve hukuki korunma taleplerinde kolaylık sağlanması sosyal hukuk devletinin ilkelerinden olup, bu gereğin yerine getirilebilmesi de adli yardım ile mümkündür. Bu nedenle adli yardım müessesesi 1086 sayılı HUMK’nin 465 ila 472 maddeleri ile 6100 sayılı HMK’nin 334 ila 340. maddeleri arasında düzenlenmiştir.
Somut olaya gelince, davacının adli yardım talebinin reddine ilişkin karara karşı itiraz yasa yolu işletilmeden, başka bir ifadeyle hakkın doğup doğmayacağı henüz belli olmadan HMK 120. maddesi uyarınca gider avansının yatırılması konusunda gönderilen muhtıranın davacı aleyhine hukuki sonuç doğuracak şekilde yorumlanması hak arama özgürlüğü ve hukuki dinlenilme hakkına aykırılık teşkil eder.
Hal böyle olunca, davacının adli yardım talebinin reddine ilişkin kararın, bozmadan sonra itiraz prosedürü işletilmek suretiyle ve itiraz merciinin kararı üzerine kesinleştiği gözetilerek davacıya yatırması gereken yargılama harçları ve gider avansı konusunda usulünce süre verilip neticeleri de ihtar edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacının yerinde bulunan temyiz itirazının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04.06.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.