Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2017/4086 E. 2018/14967 K. 28.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/4086
KARAR NO : 2018/14967
KARAR TARİHİ : 28.11.2018

MAHKEMESİ : … BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, İlk Derece Mahkemesince, temliğin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile davacıların miras payı oranında iptal-tescile karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince de davalının istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’nün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan …’ın, 110 ada 194 parsel sayılı taşınmazını mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak davalı kızı … ve eşi ….’ye devrettiğini, …’nin ölümü ile mirasbırakan … ve diğer mirasçıların paylarını davalı …’ye temlik ettiklerini ileri sürerek tapu kaydının iptal edilerek davacılar ve … mirasçıları adına payları oranında tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, taşınmazın bedeli karşılığında satın alındığını, mirasbırakanın bakım ve ihtiyacının annesi ile tarafından karşılandığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesince, temliğin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile davacıların miras payı oranında iptal-tescile karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince de davalının istinaf başvurusu esastan reddedilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan …’ın 08.03.2012 tarihinde ölümü ile geriye ilk eşi ….’den olma çocukları …. kendisinden önce ölen oğlu ….nin çocukları…. ve ….’in ile ikinci eşi ….’den olma çocuklar…. ve …e’nin kaldıkları, dava konusu 940 parsel sayılı 5.001,02m2 miktarlı tarla nitelikli taşınmazın tamamı mirasbırakan adına kayıtlı iken 08.12.1999 tarihli satış akdi ile 4/5 payını eşi …’ye, 1/5 payını ise kızı…’ye devrettiği,…’nin 08.08.2010 tarihinde ölümü ile 4/5 payın mirasbırakan … ve müşterek çocuklarına intikal ettiği, mirasbırakan …’ın 128/650 payını, diğer mirasçıların da paylarını 09.12.2010 tarihli satış akdi ile…’ye temlik ettikleri, taşınmazın tamamı davalı … adına kayıtlı iken 25.05.2011 tarihli yenilenme işlemi ile 194 ada 110 parsel 4.906,57m2 miktarlı tarla olarak davalı adına tescil edildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, muvazaa iddiasına dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerekmektedir. Bu kapsamda HMK 190. madde ve TMK 6. madde gereğince herkes iddiasını ispatla mükelleftir.
Eldeki davada; mahkemece mahalli bilirkişi beyanları hükme esas alınmış ise de kamu düzenini ilgilendirmeyen ve tanıkla ispatı gereken bir hususun mahalli bilirkişi beyanı ile kanıtlanması olanaksızdır.
Somut olaya gelince; dava konusu taşınmazın geldisi 67 parsel sayılı taşınmazın mirasbırakanın babasından intikal ettiği, 09.04.1999 tarihli ifrazla oluşan 940 parsel sayılı taşınmazda mirasbırakan … adına 13553/107520 pay kayıtlı iken 21.10.1999 tarihli rızai taksim neticesinde tamamının mirasbırakan adına tescil edildiği, davalının savunmasında taşınmazın tamamının mirasbırakan adına tescili için 1/5 payına denk gelen kısmın bedelini kendisinin ödediğini belirttiği, dosya arasına alının 01.01.1991 tarihli harici satış senedinde 67 ve 68 parsel sayılı taşınmazlarda mirasbırakan …’a intikal edecek payların 100.000.000TL bedelle ….’e devredildiği, mirasbırakan ile ….’nin 1995 yılında evlendiği, mirasbırakana davalının bakıp yardım ettiği, dinlenen davacı tanıklarının muvazaanın ispatına yarar beyanlarının olmadığı, mirasbırakan adına kayıtlı halen 18 adet (paylı) taşınmazın bulunduğu, mirasbırakanın mirasçılarından mal kaçırmak gibi bir amacı olsa idi diğer taşınmazlarını da devredebilecekken bunu yapmadığı bir başka ifade ile temlikin muvazaalı olmadığı sonucuna varılmaktadır.
Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda, temlikin muvazaalı olduğu iddiası, davacılar tarafından usulüne uygun şekilde kanıtlanmış değildir.
Hal böyle olunca; davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması isabetsizdir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/1. maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 sayılı HMK’nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren …. 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne, kararın bir örneğinin … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.11.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.