Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2017/4079 E. 2018/15208 K. 05.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/4079
KARAR NO : 2018/15208
KARAR TARİHİ : 05.12.2018

MAHKEMESİ : … BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TENKİS

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tenkis davası sonucunda, ilk derece mahkemesince, asıl ve birleştirilen 2012/46 Esas sayılı davalarda tapu iptal ve tescil terditli tenkis taleplerinin reddine, birleştirilen 2011/196 Esas sayılı davanın tefrikine ilişkin olarak verilen karar, tarafların istinaf başvurusu üzerine, … Bölge Adliye Mahkemesi 2.Hukuk Dairesince asıl dava yönünden yerel mahkemenin ret kararı kaldırılarak asıl davanın kabulüne, birleştirilen davanın reddine ilişkin verilen karar davalı-davacı … vekilince süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hâkimi …’ nün raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.

-KARAR-

Asıl ve birleştirilen davalar, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal-tescil ve tenkis isteklerine ilişkindir.
Asıl davada davacı, mirasbırakan …’in 1163 ada 14 parsel sayılı taşınmazdaki ½ payını mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olarak davalı kızı …’e devrettiğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tescile, olmazsa tenkise karar verilmesini istemiş, birleştirilen 2011/196Esas sayılı davada ise mirasbırakan …’in muvazaalı işlemlerin bir kısmını üçüncü şahıslara yapılan satışlardan elde edilen paraların davalı …’e aktarılması şeklinde gerçekleştiğini, 1046 ada 32 parsel ve 1448 ada 16 parsel sayılı taşınmazda bulunan 1 nolu bağımsız bölümün devrinden elde edilen bedellerin davalıya verildiğini ileri sürerek tenkis kararı verilmesini istemiştir.
Asıl ve birleştirilen davada da davalı, maliki olduğu taşınmazları mirasbırakanın vekaleten sattığını ve dava konusu 1163 ada 14 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki binayı yaptığını, borcunu ödemek için taşınmazın bir kısmını kendisine devrettiğini belirterek davanın reddini savunmuş, birleştirilen 2012/46Esas sayılı davada ise, mirasbırakan …’ in 1163 Ada, 14 parsel sayılı taşınmazdaki ¼ payı davalı kızı …’ye, ¼ payı ise davalı damadı …’a mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olarak devrettiğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tescile, olmazsa tenkise karar verilmesini istemiştir.
Birleştirilen 2012/46Esas sayılı davada davalılar, 1163 ada 14 parsel sayılı taşınmazın üzerine bina yapmaları karşılığında payın devredildiğini, ekonomik durumlarının iyi olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
İlk Derece Mahkemesince, temliklerin muvazaalı olmadığı gerekçesiyle asıl davada tapu iptali ve tescil davası ile birleştirilen 2012/46Esas sayılı davanın reddine, asıl davada tenkis isteği ve birleştirilen 2011/196 Esas sayılı davanın tefrikine karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince karar kaldırılarak asıl davanın kabulüne, birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan …’in 17.06.2010 tarihinde ölümü ile geriye kızları … ve …’ün kaldığı, davalı …’ın …’nin eşi olduğu, dava konusu 1163 ada 14 parsel sayılı 111,87m2 miktarlı arsa nitelikli taşınmazın tamamı mirasbırakan adına kayıtlı iken 2/4 payını 20.05.1999 tarihli satış işlemi ile eşit paylarla … ve …’a devrettiği, kalan 2/4 payın ise 13.04.2005 tarihli satış işlemi ile intifa hakkını saklı tutarak çıplak mülkiyetini …’e devrettiği, tenkis isteğine konu 1046 ada 32 parsel sayılı 2019,77m2 miktarlı zeytinlik nitelikli taşınmazın mirasbırakan tarafından 13.04.2005 tarihli işlemle çıplak mülkiyetini …’e devrettiği onunda 21.09.2006 tarihli işlemle dava dışı Uğur’a, onunda 15.01.2008 tarihli işlemle dava dışı Kadir’e devrettiği, 1448 ada 16 parsel sayılı taşınmazda bulunan 1 nolu bağımsız bölümün ise mirasbırakan tarafından 08.07.2004 tarihli satış işlemi ile dava dışı …’e devredildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu’nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olayda, dinlenen tanık beyanlarından da anlaşıldığı üzere dava konusu 1163 ada 14 parsel sayılı taşınmazdaki eski evin yıkılıp yenisinin yaptırılmasında masrafların … ve eşi … tarafından karşılandığı, mirasbırakanın evin yapılması ve yararlanması karşılığında taşınmazdaki yarı payını kızı … ve damadı …’a devrettiği, mirasbırakanın tek başına yaşadığı, felç geçirdikten sonra kızı …’ün …’dan evini bırakarak geldiği, mirasbırakanın bakım ve ihtiyaçları ile ilgilendiği, taşınmazın kalan payının da bu nedenle …’e devredildiği, bedelin mutlaka para olması gerekmediği bakımın da semen olabileceği, bu durumda yapılan temliklerde mal kaçırma amacı bulunmadığı ve muvazaanın söz konusu olmadığı açıktır.
Hal böyle olunca, yukarıda değinilen somut olgular, açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, mirasbırakanın yaptığı temliklerin muvazaalı olmadığı saptanmakla asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile asıl davanın kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.
Bu durumda yerel mahkemece asıl davanın reddine dair verilen karar isabetli olduğu halde temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle … Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince asıl davanın kabulüne karar verilmesi isabetli olmamıştır.
Birleştirilen 2012/46 Esas sayılı davada, davacı …’ün belirtilen nedenlerle temyiz isteminin reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün HMK’nın 370. maddesi gereğince ONANMASINA, asıl davada davalı …’ün değinilen yönler itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, … Bölge Adliye Mahkemesi 2.Hukuk Dairesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, HMK’nın 373/2. maddesi gereğince dosyanın karar veren Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesine gönderilmesine alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 05/12/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.