Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2017/3859 E. 2020/3006 K. 23.06.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/3859
KARAR NO : 2020/3006
KARAR TARİHİ : 23.06.2020

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 23.06.2020 Salı günü saat 10.20’de daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hakimi …’ın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, hukuki ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Davacı …, annesi …’nun 76 yaşında, bir gözü görmeyen, diğer gözü de zayıf durumda olan, kulakları çok ağır işiten ve okuma yazma bilmeyen biri olduğunu, bu durumda iken annesi …’nin maliki olduğu 34 parça taşınmazını 04.05.2007, 25.05.2007 ve 31.05.2007 tarihlerinde davalılara satış göstererek temlik ettiğini, temlik tarihinde …’nin mallarını idare etmekten ve haklarını korumaktan aciz durumda olduğunu, özgür ve sağlıklı bir iradeye sahip olmadan devirleri yaptığını, bu nedenle annesine vasi tayini için dava açtığını, öte yandan temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı, bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile … adına tescilini istemiştir.
Yargılama sırasında …’nun ölümü üzerine, …’nin terekesine … temsilci olarak atanmış, davaya tereke temsilcisi huzurunda devam olunmuştur.Davalılar, …’nun halen sağ olduğunu, davayı ancak …’nin açabileceğini, dava dilekçesinde ileri sürülen hususların da doğru olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunun kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne ilişkin karar, Dairece; ‘’ … elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet söz konusu olup, dava dışı ortaklar bulunmaktadır. O halde, davaya katılmayan ortakların olurlarının alınması ya da miras şirketine TMK’nin 640. m. uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kuşkusuzdur. … yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda taraf teşkili bakımından iştirakin sağlanması, ondan sonra gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, 2659 sayılı yasanının 7 ve 16. maddeleri gereğince Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulundan …’nun çekişme konusu taşınmazları temlik ettiği tarihlerde fiil ehliyetinin bulunup bulunmadığı konusunda rapor alınması, tarafların tüm delillerinin toplanması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, miras bırakan …’nun ehliyetli olduğunun anlaşılması halinde ise, muris muvazaası hukuksal nedene dayalı iddia bakımından değerlendirme yapılarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.” gerekçesiyle bozulmuş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde, temlik tarihlerinde …’nun hukuki ehliyete haiz olduğunun Adli Tıp Kurumu raporu ile sabit olduğu, ancak mirasbırakanın mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak hareket ettiğinin kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Temyiz aşamasında sunulan 22.06.2020 tarihli, taraflar ve tereke temsilcisi imzasını taşıyan sulh sözleşme ile tarafların sulh olduklarını beyan ettikleri anlaşılmıştır.Bilindiği ve Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 313/1 maddesinde düzenlendiği üzere sulh, görülmekte olan bir davada, tarafların aralarındaki uyuşmazlığı kısmen veya tamamen sona erdirmek amacıyla, mahkeme huzurunda yapmış oldukları bir sözleşmedir. HMK’nın 314. maddesinde sulhun hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabileceği belirtilmiştir. HMK’nın 315/1 maddesi ise “Sulh ilgili bulunduğu davayı sona erdirir ve kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. Mahkeme, taraflar sulhe göre karar verilmesini isterlerse, sulh sözleşmesine göre; sulhe göre karar verilmesini istemezlerse, karar verilmesine yer olmadığına karar verir.” hükmünü amirdir.Hal böyle olunca, hükümden sonra ortaya çıkan ve temyiz incelemesine engel oluşturan sulh bakımından hüküm verme yetkisi hükmü veren mahkemeye ait olduğundan, bu konuda bir karar verilmek üzere hükmün (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23.06.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.