Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2017/3089 E. 2020/3678 K. 09.07.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/3089
KARAR NO : 2020/3678
KARAR TARİHİ : 09.07.2020

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, 5737 sayılı vakıflar yasasının 17. maddesi uyarınca tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.
Davacı … idaresi, … ada … parsel sayılı taşınmazın … Vakfından icareli olduğunu, mutasarrıfı … oğlu … ve … kızı … ait toplam …/… payın mutegayyip eşhastan bulunması nedeniyle yasaya aykırı biçimde Hazine adına tescil edildiğini, aslı vakıf olan taşınmazın mahlulen vakfına intikal etmesi gerektiğini ileri sürerek davalı adına kayıtlı …/… payın iptali ile vakfı adına tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalı Hazine temsilcisi, vakfın muteber vakıf olup olmadığının araştırılması gerektiğini belirtip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, taşınmazın aslının vakıf olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne ilişkin verilen karar Dairece; “.Mahkemece, … 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1975/633 esas, 1987/100 karar ve 11.3.1987 günlü kararı ile Hazine adına tescil edilen …/… pay yönünden 5737 Sayılı Yasanın 17.maddesi hükmü gözetilmek suretiyle davanın kabul edilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davalının bu yöne değinen temyiz itirazı yerinde değildir. Reddine.Davalı Hazinenin diğer temyiz itirazlarına gelince; … parsel sayılı taşınmazda çekişme konusu paydan …’a ait …/… (…/…) payın 2888 Sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 24.9.1983 tarihinden önce Hazine adına tescil edilmiş olduğu görülmektedir.Hâl böyle olunca; yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler gözetilerek …’tan gelen …/… pay yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken aksine düşüncelerle Hazine adına kayıtlı payın tamamının kabul kapsamına alınması doğru değildir.” gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma ilâmına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu … parsel sayılı taşınmazın …/…payı davalı Hazina adına kayıtlı olup … Vakfından icareli olduğu, daha önce Hazinenin açtığı dava sonucunda, … 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1965/474 esas ve 1974/501 karar sayılı 23.10.1974 günlü kararı ile çekişme konusu taşınmazdaki …’a ait …/… (…/…) payın Hazine adına tesciline karar verildiği, temyiz üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 1975/7534 esas 1975/7736 karar ve 8.9.1975 günlü kararı ile onanarak kesinleştiği, geri kalan …/… payın ise … 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1975/633 esas, 1987/100 karar ve 11.3.1987 günlü kararı ile Hazine adına tesciline karar verildiği, ancak her iki payın (…/… payın) birlikte … tarihinde … yevmiye nolu işlemle davalı … adına tescil edildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere 22.09.1983 tarihli 2888 sayılı yasanın 2. maddesiyle değiştirilen 2762 sayılı yasanın 29. maddesinde, Medeni Kanunun 501. maddesindeki Hazinenin mirascı olacağı yönündeki genel hükmünden ayrılmak suretiyle “mülkiyeti mutasarrıfa geçmiş olan taşınmazlarda maliklerin bu yasanın yürürlük tarihine kadar ölmeleri üzerine son mirasçı sıfatıyla Hazineye intikal edipte bu husus tapu kaydına bağlanmış bulunanlar ayrık bırakılarak işlenmemiş olan taşınmazların mahlulen vakfına rücu edeceği” kuralı getirilmiştir. Bu nedenle, 2888 sayılı yasanın yürürlük tarihi 24.9.1983 tarihinden sonra aslı vakıf olan taşınmazların Hazineye geçmesine yasal olanağın kalmadığı sonucuna ulaşılmalıdır.
Öte yandan, daha önce Hazine üzerine oluşan tapu kayıtlarının iptal edilememesi içinde; taşınmazın önce mutasarrıfına geçip özel mülk haline gelmesi, mal sahibinin mirasçı bırakmadan ölmesi ve 2888 sayılı yasanın yürürlüğünden önce tapuda Hazine üzerine yazılması gibi üç koşulun gekçekleşmesi gerekmektedir. Vakıflar Yasasının tasfiye hükümlerinin işlemesinden önce vakıf malın kuru mülkiyetinin mutasarrıfa geçtiğinden, mutasarrıfın tam malik sıfatını kazandığından söz edilemez. Anılan yasanın 29. maddesinde açıklanan koşullar gerçekleşmeden, mirasçı bırakmaksızın ölen kişi malik olamayacağı gibi tasarruf hakkı dahi sona ereceğinden taşınmazın mülkiyetinin Hazineye geçtiği ileri sürülemez. Aynı şekilde mutasarrıfı kaçak ve yitik kişi durumuna düşen taşınmazların mülkiyetinin de metruken vakfına dönmesi asıl olup hiçbir surette Hazineye geçmesine yasal olanak yoktur.
Hemen belirtilmelidir ki; bütün bu yasal düzenlemeleri içeren 2762 Sayılı Vakıflar Kanunu 27.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5737 Sayılı Yasanın 80.maddesi ile iptal edilmiş ve yeni 5737 Sayılı Yasanın 17.maddesi ile “ Tasarruf edenlerin veya maliklerin mirasçı bırakmadan ölümleri, kaybolmaları, terk ve mübadil gibi durumlara düşmeleri halinde icareteynli ve mukataalı taşınmaz malların mülkiyeti vakfı adına tescil edilir.” düzenlemesine yer verilmek suretiyle taşınmazların Hazineye intikal yolunu kapatmış bulunmaktadır. Esasen, anılan bu hükmün kamu düzeniyle ilgili kazanılmış hakları bertaraf etmeyeceği tartışmasız olup, çekişmelerde bu hususun gözardı edilemeyeceği de kuşkusuzdur.
Somut olayda her ne kadar Daire’nin 20.01.2016 tarihli ve 2014/13520 E. 2016/562 K. Sayılı bozma ilamında, maddi hataya dalı olarak …’a ait 3/32 (45/480) pay yönünden taşınmazın Hazine adına tesciline ilişkin kararın kesinleşme tarihi esas alınarak davanın reddine karar verilmesi gerektiğinden bahsedilmiş ise de; 2888 sayılı yasanın 2. maddesiyle değiştirilen 2762 sayılı yasanın 29. maddesinin ikinci fıkrasında, yasanın yayımı tarihine kadar tapu kaydına işlenmemiş bulunan taşınmazların da vakfına rucü edeceğinden bahsedildiğine göre, eldeki davada da tescil kararının kesinleşme tarihinin değil, kararın tapu kaydına işlenme tarihinin esas alınması gerekmektedir.
Hâl böyle olunca, dava konusu … parsel sayılı taşınmazdaki …’a ait …/… (…/…) payın da kalan …/… pay ile birlikte toplam …/… pay olarak 24.09.1983 tarihinden sonra 24.05.1989 tarihinde davalı Hazine adına tescil edildiği gözetilerek, 2888 sayılı yasanın 2. maddesiyle değiştirilen 2762 sayılı yasanın 29. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davanın …/… pay yönünden kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacı vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09/07/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.