Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2017/2661 E. 2019/3182 K. 21.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/2661
KARAR NO : 2019/3182
KARAR TARİHİ : 21.05.2019

MAHKEMESİ : … BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ … HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL – TENKİS

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil- tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine karar verilmiş, anılan kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, … Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.2 maddesi gereğince mahkeme kararının ortadan kaldırılmasına; … ada …, … ada …, … ada …, … ada … ve … ada … parsel sayılı taşınmazlar bakımından davanın kabulüne, dava konusu … ada … sayılı parsel bakımından ise davanın pasif husumet ehliyeti eksikliği nedeniyle reddine ilişkin olarak verilen karar taraflarca yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 21.05.2019 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Avukat … ve Avukat … ile temyiz edilen davacı vekili Avukat … geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakanı …’ın dava konusu … ada …, … ada …, … ada …, … ada …, … ada … ve … ada … parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını davalıya satış suretiyle devrettiğini, devir tarihinde davalının üniversite öğrencisi olup alım gücü bulunmadığını, temliklerin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu iptali ve tescile karar verilmesini istemiştir.
Davalı, devrin muvazaalı olmadığını, davacının mirasbırakanından bedeli karşılığında dava konusu taşınmazların kuru mülkiyetini temellük ettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, muvazaa iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, anılan kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, … Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi tarafından; devir tarihinde üniversite öğrencisi olan davalının satış bedellerinin babası tarafından ödendiği yönünde dinlettiği tanık anlatımlarının bu iddiasını ispatlayacak güçte olmadığı ve mirasbırakanın dava konusu devirleri para karşılığı yaptığının da dosya kapsamı ile şüpheli olduğu ve çekişme konusu … ada … parselin ise davalı adına kayıtlı olmadığı gerekçesiyle 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.2 maddesi gereğince mahkeme kararının ortadan kaldırılmasına; … ada …, … ada …, … ada …, … ada … ve … ada … parsel sayılı taşınmazlar bakımından davanın kabulüne, dava konusu … ada … sayılı parsel bakımından ise davanın pasif husumet ehliyeti eksikliği nedeniyle reddine karar verilmiştir
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan …’ın maliki olduğu dava konusu … ada … sayılı parselin tamamının, paydaşı olduğu … ada …, … ada …, … ada … sayılı parsellerdeki 1/6 payı ile … ada … parsel sayılı taşınmazdaki ½ payının tamamının intifa hakkını dava dışı …’e, kuru mülkiyetini eldeki davalı …’ye satış suretiyle devrettiği, 21.06.2011 tarihinde ise maliki olduğu çekişme konusu … ada … parselin intifa hakkını dava dışı …’e tanıyarak kuru mülkiyetini davalıya sattığı, 07.07.2011 tarihinde mirasbırakan …’ın çocuksuz ve dul olarak 21.04.2014 tarihinde öldüğü geriye kardeşi …’ın çocukları olan davalı …, … ve dava dışı … ile kardeşi …’ın çocukları davacı … ile dava dışı …’ın kaldığı, davalı …’nin dava dışı mirasçı …’in oğlu olduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (nitelikli-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere; görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 s. Türk Medeni Kanununun 706, 6098 s. Türk Borçlar Kanununun 237 (818 s. Borçlar Kanunun 213) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki kişisel ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, muvazaa iddiasına dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerekmektedir. Bu kapsamda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 190. maddesi ile TMK’nin 6. maddesi uyarınca herkes iddiasını ispatla mükelleftir. Bir başka ifade ile temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olduğunu ispat külfeti davacı tarafa aittir.
Somut olaya gelince, davacı taraf tanık bildirmemiş olup davalı tanıkları da temliklerin muvazaalı olduğu yönünde beyanda bulunmamışlar, ayrıca davalı taraf dosyaya 17.06.2011 tarihinde mirasbırakanın banka hesabına açıklamasında “… … parseleri için” yazan 1.250.000,00 TL ve 20.06.2011 tarihinde ise açıklamasında “… … … parsel satış için” yazan 500.000,00 TL yatırdığına ilişkin banka dekontları sunmuştur. Salt bedeller arasındaki oransızlık ise tek başına muvazaanın delili değildir.
Tüm bu olgular birlikte değerlendirildiğinde muvazaa iddiasının kanıtlandığını söyleyebilme imkanı bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca, temliklerin mal kaçırma amaçlı olduğu iddiasının davacı tarafça usulünce kanıtlanamadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalının temyiz temyiz itirazının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371/1-a maddesi uyarınca … Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/2.maddesi gereğince dosyanın kararı veren … Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, bozma nedenine göre davacının temyiz itirazının reddine, 02.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden taraflardan davalı vekili için 2.037.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin karşı temyiz eden davacıdan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21/05/2019 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(Muhalif)
-KARŞI OY-
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre verilen kabul kararı doğrudur. Hüküm onanmalıdır.
Çoğunluğun bozma görüşüne katılmıyorum.