Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2017/2511 E. 2018/433 K. 18.01.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/2511
KARAR NO : 2018/433
KARAR TARİHİ : 18.01.2018

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki davadan dolayı … Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 29.05.2014 gün ve 2013/48 Esas 2014/179 Karar sayılı hükmün bozulmasına ilişkin olan 28.02.2017 gün ve 2014/17765 Esas 2017/952 Karar sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davacı vekili tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:

-KARAR-

Karar düzeltme dilekçesinde yazılı nedenler HUMK’nun 440. maddesinde gösterilen dört halden hiçbirine uymamaktadır. Bu nedenle, 6100 sayılı Yasanın geçici 3. maddesi yollamasıyla karar düzeltme isteğinin REDDİNE, HUMK’nun 442/3. maddesi ve 4421 sayılı Yasa gereğince takdiren 310,00.-TL para cezası ve 492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca bakiye kalan 9.40 TL karar düzeltme harcının davacıdan alınmasına, 18.01.2018 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

-K A R Ş I O Y Y A Z I S I-

Davacı, 13 nolu parselin 4/5 payının maliki iken bunun 2/5 payını davalıya 10.03.2006 tarihinde satış suretiyle temlik ettiğini, bu işlemden önce 09.02.2006 tarihinde de davacının 48 nolu parseldeki 1/4 payını satın aldığını, ancak davalının vasisi tarafından ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı olarak aleyhine 2011/121 Esas sayılı dava açıldığını ileri sürüp davalıya temlik ettiği 13 nolu parseldeki 2/5 payın tapusunun iptali ile adına tescilini istemiştir.
Davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar Dairece TMK.’nun 2.ve 3.maddeleri dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken” gerekçesiyle bozulmuş,davacı karar düzeltme isteğinde bulunmuştur.
Davacının çekişmeli taşınmazdaki 2/5 payını 10.03.2006 tarihinde satış suretiyle davalıya temlik ettiği, Adli Tıp 4.İhtisas Kurulunun raporundan da davalının 07.09.1998 tarihinden itibaren akıl hastası (kronik psikoz) olduğu, ve fiil ehliyetinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
T.M.K.’nun 13. maddesinde fiil ehliyeti ayırt etme gücünün varlığına bağlanmış, 14.maddede ise ayırt etme gücü bulunmayanların fiil ehliyeti olmadığı vurgulanmıştır. Kanunun 15.maddesinde ” Kanunda gösterilen durumlar saklı kalmak üzere, ayırt etme gücü bulunmayan kimsenin fiilleri hukuki sonuç doğurmaz.” hükmüne yer verilmiştir. Anılan Kanunun 16.maddesinde ayırt etme gücüne sahip küçük ve kısıtlıların yasal temsilcilerinin rızası olmaksızın karşılıksız kazandırıcı ve kişiye sıkı sıkıya bağlı hakları kullanabilecekleri öngörülmüştür.
Fiil ehliyeti ile ilgili hükümler birbirini doğrulamakta ve tamamlamaktadır.Küçüklerin ve kısıtlıların karşılıksız kazanma ile ilgili hukuki işlemlerinde ayırt etme gücünün varlığının ön koşul olması kanunun ayırt etme gücünü temel öğe olarak kabul ettiğini göstermektedir. Ayırt etme gücüne sahip olmayanlar tarafından yapılan işlemlerin yaptırımı kanunlarda belirtilen ayrık durumlar dışında hukuki geçersizliktir.
T.M.K.’nun 15.maddesinde kural olarak ayırt etme gücü bulunmayan kişilerin fiillerinin kanunda gösterilen ayrık durumlar dışında hukuki sonuç doğurmayacağı belirtilmiştir. Kurala aykırı uygulama yapılabilmesi için ayrık durumların kanunlarda açıkça gösterilmiş olması gerekir. Maddenin açıklığı karşısında yorum yoluyla kurala ayrık durum getirilmesi mümkün değildir.TMK.’ nun 2.maddesi dürüst davranma ile ilgili olup genel hüküm niteliğindedir. Genel hüküm uygulanarak ehliyet yönünden kanunda öngörülmeyen ayrık durum yaratılması kanunun sarahatına uygun düşmez.
11.06.1941 gün 1941/4-21 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının sonuç bölümü “… Mümeyyiz olmayan bir kimse ile hukuki muamelede bulunan diğer akidin bunu bilmeyerek hüsniyetle hareket etmiş olması zikri geçen 15.maddenin mutlak ve kat’i sarahatı karşısında öyle bir kimsenin tasarrufu üzerine hukuki hükmün terettüp etmesi için kafi değildir. Kanun o gibi temyiz kudretinden mahrum kimselerin esasen hüküm ifade etmeyen tasarrufuları hususunda o tasarruftan dolayı hak iddia edenlerin hüsnüniyetlerini himaye etmemektedir…. Medeni Kanunumuzun metin ve ruhundan başka türlü bir netice çıkarılmasına imkan yoktur…” şeklindedir. İçtihadı Birleştirme Kararının sonuç bölümünde ayırt etme gücünden yoksun olan kişilerin tasarruflarının geçersiz olduğu açıkça vurgulanmıştır. Dava konusu olayda bu kararın uygulanması gerekmektedir.
Ehliyetsiz kişinin fiilleri hukuki sonuç doğurmaz. Akit iki taraflı bir hukuki işlemdir. Ehliyetsiz kişinin fiili hukuki sonuç doğurmaz ise, buna bağlı olarak akdin diğer tarafı için de bu fiil sonuç doğurmaz. Zira akit karşılıklı olarak iki tarafın iradesinin birleşmesiyle oluşur. Batıl olan akit bir taraf için geçerli, diğer taraf için geçersiz kabul edilemez.
Açıklanan nedenlerle tapuda yapılan satış akti hukuken geçersizdir. Dairenin yerleşmiş uygulamaları bu yönde olduğu gibi HGK.’nun 27.11.2002 gün 2002/1-877-1029 sayılı kararı da bu doğrultudadır.
Somut olayda TMK.’ nun 2.ve 3.maddelerinin uygulanma yeri de yoktur.
Tüm bu açıklamalar karşısında davacının karar düzeltme isteği kabul edilerek davanın kabulüne ilişkin olan yerel mahkeme kararının onanması düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluğun ret görüşüne katılamıyorum.