Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2017/2112 E. 2020/2743 K. 17.06.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/2112
KARAR NO : 2020/2743
KARAR TARİHİ : 17.06.2020

MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ: VASİYETNAMENİN İPTALİ-TENKİS

Taraflar arasında görülen vasiyetnamenin iptali ve tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’nin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, vasiyetnamenin iptali, ıslahla terditli olarak tenkis isteğine ilişkindir.Davacı, mirasbırakan babası …’nun … 4. Noterliğinin 08.01.2009 tarihli 614 yevmiye numaralı vasiyetnamesi ile 6967 ada 1 parsel sayılı taşınmaz üzerine inşaa ettiği yedi katlı binanın tamamının mülkiyetini davalının baskısı sonucu davalıya vasiyet ettiğini, …15. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/222 Esas sayılı dosyasında 06.04.2011 tarihinde vasiyetnamenin açılıp okunduğunun karara bağlandığını ileri sürerek vasiyetnamenin iptalini istemiş, 08.12.2011 tarihli ıslah dilekçesi ile mirasbırakanın vasiyetnamenin düzenlendiği tarihte akli melekelerinin tam ve sağlıklı bir şekilde çalışmadığını ayrıca saklı payının ihlal edildiğini ileri sürerek terditli olarak tenkis istemiştir.Davalı, mirasbırakanın hukuki işlem ehliyetini haiz iken kendi iradesi ve isteği doğrultusunda hukuken geçerli vasiyetname düzenlediğini belirtip davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, vasiyetnamenin düzenlendiği tarihte mirasbırakanın akıl sağlığının yerinde olduğunun Adli Tıp Kurumu raporu ile sabit olduğu, vasiyete konu taşınmaz dava dışı İstanbul Büyükşehir Belediyesi adına kayıtlı olup, tapunun beyanlar hanesinde taşınmaz üzerindeki kargir binanın dayalıya ait olduğuna dair kayıt bulunduğu ancak fiiliyatta taşınmaz üzerinde 7 katlı kaçak binanın mevcut olduğu, hukuken korunmayan vasiyet konusu için tenkis isteğinde bulunulamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, mirasbırakan …’nun … 4. Noterliğinin 08.01.2009 tarihli 614 yevmiye numaralı vasiyetnamesi ile 6967 ada 1 parsel sayılı taşınmaz üzerine inşaa ettiği toplam 7 katlı ve 7 adet dairenin bulunduğu binanın tamamının mülkiyetini davalı …’ya vasiyet ettiği, …15. (Kapatılan … 4.) Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/222 Esas, 2011/443 Karar sayılı, 06.04.2011 tarihli ilamıyla vasiyetnamenin açılmış sayılmasına karar verildiği, dava dışı …Belediyesi adına hükmen tescilli olan dava konusu 6967 ada 1 parsel sayılı taşınmazın (149 m2, arsa) muhdesat bilgilerinde “kargir bina …’ya aittir” ifadesinin yazılı olduğu, İmar ve Şehircilik Müdürlüğü tarafından, taşınmaz üzerindeki yapıya ilişkin olarak herhangi bir mimari projeye ve yapı ruhsatına rastlanılmadığının bildirildiği, mirasbırakanın 29.11.2010 tarihinde öldüğü geriye mirasçıları olarak dava dışı eşi … ile çocukları davanın tarafları ile dava dışı …’nin kaldığı, Adli Tıp Kurumu 4. Adli Tıp İhtisas Kurulu raporunda mirasbırakanın 08.01.2009 tarihinde fiil ehliyetini haiz olduğunun saptandığı anlaşılmaktadır.Hemen belirtilmelidir ki, vasiyetnamenin iptali şartları bulunmadığından bu istem yönünden verilen ret kararı kural olarak doğrudur. Davacı vekilinin bu yöne ilişkin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine.Davacının, tenkis isteğine ilişkin temyiz itirazına gelince;Bilindiği üzere, mirasçılık ve mirasın geçişi mirasbırakanın ölüm tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir (4722 s. Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun m. 17). Mirasbırakan 01.01.2002 tarihinden önce ölmüşse 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümlerinin, 01.01.2002 tarihinden sonra ölmüşse 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ilgili hükümlerinin uygulanması gerekir.Tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (bağış) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; mirasbırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik ) dışı terekenin tümüyle bilinmesiyle mümkündür. Tereke mirasbırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu malvarlığı kıymetleri ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Mirasbırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin 743 sayılı Kanun uygulanacaksa bir aylık 4721 sayılı Kanun uygulanacaksa üç aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tespiti gerekir (TMK m.564). Miras bırakanın TMK’nin 506. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve sübjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez.Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya TMK’nin 565. maddesinin 1, 2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken TMK’nin 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı Kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (Sabit Tenkis Oranı) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (TMK m.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir. Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihini kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca süratle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, karar tarihindeki rayice göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmelidir. Somut olayda, her ne kadar tapu kaydı 3. kişi adına ise de, zilyetliği evveliyatında mirasbırakana ait olup, vasiyetname ile davalıya devredildiği, üzerindeki binanın kullanım hakkının ekonomik değerinin bulunduğu tartışmasızdır.Bu nedenle, tenkis isteği bakımından yukarıdaki ilke uyarınca inceleme ve araştırma yapılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru değildir. Davacının yerinde bulunan temyiz itirazının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.06.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.