Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2017/2077 E. 2019/3185 K. 21.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/2077
KARAR NO : 2019/3185
KARAR TARİHİ : 21.05.2019

MAHKEMESİ : … BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ … HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine karar verilmiş, anılan kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, … Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesince 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince başvurunun esastan reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 21.05.2019 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat … ile temyiz edilen davalı vekili Avukat … geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, dava dışı arkadaşı …’ın … Esnaf ve Sanatkarlar Kooperatifinden aldığı krediye kefil olduğunu, karşılığında maliki olduğu dava konusu … ada … parsel sayılı taşınmaza kooperatif tarafından 12.08.2013 tarihinde ipotek konulduğunu, kredi borçlusu …’in ödeme güçlüğüne düşmesi üzerine taşınmazın icra yoluyla satılacağı endişesi ve dava dışı damatlarının taşınmazı kurtarma konusunda kendisini ikna etmesi ile damadının kardeşi olan davalı …’ye taşınmazı bedelsiz olarak devrettiğini, ancak dava dışı müteahhitle kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapılması ve taşınmazdan zorla tahliye edilmesi karşısında dava dışı damatlarının, kandırarak taşınmazın davalıya devrini sağladıklarını ve amaçlarının taşınmazı elde etmek olduğunu anladığını ileri sürerek tapu iptali ve tescile karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın zamanaşımı süresi geçtikten sonra açıldığını, taşınmazı bedelini ödeyerek satın aldığını ve davacının iddiasını yazılı delille kanıtlaması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddianın yazılı delille kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, anılan kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, … Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesince 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince başvuru esastan reddedilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki maddi vakıayı bildirmek taraflara hukuki nitelendirme yaparak olayı çözümleme hakime aittir.
Somut olayda iddianın içeriğinden ve ileriye sürülüş biçiminden davada hile hukuksal nedenine dayanıldığı açıktır.
Bilindiği üzere; hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Diğer taraftan, sözleşmenin konusu, niteliği ve ödenecek miktar gibi hususlarda dikkatsizliği veya bilgisizliği sonucu gerçek iradesine uymayan beyanda bulunmak suretiyle esaslı hataya düşen tarafın sözleşme ile bağlı sayılamayacağı kuşkusuzdur.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda (TBK) tıpkı 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK) gibi esaslı hatanın (yanılmanın) tanımı yapılmamış, 31 ve 32. maddede sınırlayıcı olmamak üzere örnekler gösterilmiştir. Kısaca iç irade ile açıklanan irade arasındaki bilmeyerek yapılan uyumsuzluk olarak tanımlanan hatanın (yanılmanın) esaslı kabul edilebilmesi için, uygulamada ve bilimsel alanda ortaklaşa benimsendiği gibi, girişilen taahhüdün başlıca sebebini teşkil etmesi, daha açık söyleyişle hem yanılgıya düşen taraf, yönünden (sübjektif unsur), hem de iş hayatındaki dürüstlük kuralları (objektif unsur) açısından, hataya düşülmese idi böyle bir sözleşmenin hiç veya açıklanan biçimde yapılmayacağının ispatlanması zorunludur.
Bu koşulların varlığı halinde hataya düşen taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırılabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Yeter ki hatanın ileri sürülmesi TBK’nin 35. (BK’nin 25.) ve TMK’nin 2. maddesinde hükme bağlanan dürüstlük kuralına aykırı olmasın.
Öte yandan, yanılma ve aldatma her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle de bağlı değildir. Öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, def’i yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
Ne varki; mahkemece hile iddiası bakımından hüküm kurmaya yeterli araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
Hâl böyle olunca; öncelikle toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek olayda hak düşürücü sürenin geçip geçmediğinin saptanması, davanın süresinde açıldığı saptanır ise, yukarıdaki ilkeler çerçevesinde işin esasının değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Davacının yerinde görülen temyiz itirazının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/1. maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 sayılı HMK’nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren … 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne, kararın bir örneğinin … Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, 02.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 2.037.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.05.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.