Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2017/1861 E. 2020/2483 K. 10.06.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/1861
KARAR NO : 2020/2483
KARAR TARİHİ : 10.06.2020

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılardan … ve … vekilleri tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, maliki olduğu 446 – 203- 947 ve 265 ada 2 parsel sayılı taşınmazlarının … 50.Noterliğinin 08.09.2011 tarih ve 15947 yevmiye numaralı sahte vekaletnamesi ile davalılara temlik edildiğini ileri sürerek davalılar adlarına olan tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında 21.11.2013 tarihinde ölümü üzerine mirasçıları tarafından davaya devam edilmiştir.
Davalı …, dava konusu 265 ada 2 parsel sayılı taşınmazı 20/09/2011 tarihinde davacı …’dan edindiğini, işlemin vekaletname ile gerçekleştiğini, satışın usule uygun olduğunu, kendisinin iyi niyetli üçüncü kişi olduğunu, davalı …, Pursaklar tapu Sicil Müdürlüğünde görevli dava dışı…’in dava konusu taşınmazın satıldığını haber vermesi üzerine, iyiniyetli olarak vekil…’tan taşınmazı satın aldığını, işlemde sahte vekaletname kullanıldığına dair hiçbir şekilde bilgisinin olmadığını, davalı …, dava konusu 446 parsel sayılı taşınmazı davacı yanın vekili olarak bildirilen Ali İhsan Karakılıç ile aralarında yaptıkları satım sözleşmesine istinaden iyiniyetli olarak satın aldığını, tapu müdürlüğünde Ayhan isimli görevlinin işlem yaptığını belirterek davanın reddini savunmuşlar, diğer davalı … savunma getirmemiştir.
Mahkemece, sahte vekaletname ile devirlerin yapıldığına ilişkin iddianın sübut bulduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, 6100 sayılı HMK’nun 298. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte tam olarak yazması ve hüküm sonucunu 6100 sayılı HMK’nun 297/2. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.
Ne var ki, uygulamada 6100 sayılı HMK’nun 294.maddesinin getirdiği imkândan faydalanarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
İşte bu gibi hallerde, tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HMK’nın yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum oluşturur. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargının,hakimin ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
Somut olayda, kısa kararda, çekişme konusu taşınmazlardan 947-446 ve 265 ada 2 parsel sayılı taşınmazların sırasıyla davalılar …, … ve … adlarına olan tapu kayıtlarının iptali ile davacı … mirasçıları adlarına tapuya kayıt ve tesciline karar verildiği halde, gerekçeli kararda davalı … Kunt adına kayıtlı 203 parsel sayılı taşınmazın da tapu kaydının iptali ile davacı mirasçıları adlarına teciline hükmedilmek suretiyle kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmıştır.
10.04.1992 tarihli 1991/7-1992/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararı ile kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili bulunmasının bozma nedeni oluşturacağı; bozmadan sonra yerel mahkemenin önceki kısa kararla bağlı olmaksızın çelişkiyi kaldırmak kaydı ile karar verebileceği öngörülmüştür.
Değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa kararla çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir.
Davalıların değinilen yön itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.06.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.