Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2017/1255 E. 2020/2390 K. 08.06.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/1255
KARAR NO : 2020/2390
KARAR TARİHİ : 08.06.2020

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece sulhun onaylanmasına ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’ün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

KARAR

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan babası …’ın 999, 887 ve 1167 parsel sayılı taşınmazlarını mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak davalıya temlik ettiğini ileri sürerek tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalı, ölünceye kadar eşi olan mirasbırakana baktığını, bakım karşılığı olarak taşınmazların adına devredildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacı ve davalının sulh olması sebebiyle sulh anlaşmasının onaylanmasına karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1932 doğumlu mirasbırakan …’ın 25.06.2001 tarihinde ölümü üzerine geride mirasçı olarak evlilik dışı ilişkisinden olan davacı oğlu …ve davalı eşi …ile eşi Zeliha’dan olma dava dışı çocukları ….,..,…,….,..,….,…ile evlilik dışı ilişkisinden olan dava dışı oğlu …’in kaldıkları, çekişme konusu 887, 999 ve 1167 parsel sayılı taşınmazlar mirasbırakan adına kayıtlı iken tamamını 16.11.2000 tarihinde davalı eşi…’ya satış suretiyle temlik ettiği, yargılama sırasında tarafların sulh olması üzerine mahkemece “22.09.2003 tarihli keşif sırasında taraflar arasında yapılan sulh anlaşmasının onaylanması ile sulh gibi karar verilmesine” şeklinde karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; yargılama sırasında tarafların sulh olması üzerine, sulh, ilgili bulunduğu davayı sona erdirir ve kesin hükmün hukuksal sonuçlarını doğurur. Yargıtayın müstakar içtihatlarında da belirtildiği üzere, mahkeme, taraflar sulhe göre karar verilmesini isterlerse, sulh sözleşmesine göre; sulhe göre karar verilmesini istemezlerse, karar verilmesine yer olmadığına karar vermelidir.
Somut olayda, 22.09.2003 tarihinde yapılan keşifte, davacı ve davalının sulh olduğu ve tutanağın taraflarca imza altına alınması ile sulh sözleşmesinin geçerli olduğu hususu kuşkusuz olup, tarafların sulh sözleşmesinin onaylanmasına karar verilerek sulh anlaşması gereğince hüküm kurulmasını istedikleri açıktır. Bu durumda HMK’nın 315/1. maddesi gereğince sulh sözleşmesine göre karar verilmesi gerekirken, mahkemece infaza elverişli olmayacak biçimde hüküm kurulmuştur.
Hal böyle olunca; HMK’nin 315/1. maddesi gereğince sulh sözleşmesine göre hüküm kurulması, yapılan sulh sözleşmesi gereğince taraflarca çekişme konusu taşınmazlardan 1167 parselin ifrazına karar verilmiş olduğu da gözetilerek, öncelikle anılan taşınmazın taraflar arasındaki sulh anlaşmasına göre ifrazının mümkün olup olmadığının saptanması, ifrazı mümkün ise ifraz edilmesi, ifrazı mümkün değil ise hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken değinilen hususlar göz ardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz eden davalı geri verilmesine, 08.06.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.