Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2016/9907 E. 2019/3813 K. 13.06.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/9907
KARAR NO : 2019/3813
KARAR TARİHİ : 13.06.2019

MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ: TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’nin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, aldatma (hile) hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, maliki oldukları 254 ada 404 ve 409 parsel sayılı taşınmazları … ilçesindeki dairelere ait olduğu imajı oluşturulan kat irtifakı kurulu daireler karşılığında davalılara devrettiklerini, temlik tarihinde dairelerin inşaatlarına dahi başlanmadığını, bu durumun öğrenilmesi üzerine taraflar arasında 06.10.2010 tarihli protokol düzenlenerek dairelerin fiili teslim tarihinin en geç 08.10.2010 olarak belirlendiğini, davalıların güven telkin edebilmek için kendilerine vekaletname ile birlikte bono verdiklerini, hileye düşürüldüklerini ileri sürüp tapu kayıtlarının iptali ile adlarına tescilini istemişlerdir.Davalılar, iddiaların yersiz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlar, yargılama sırasında davalı …’un ölümü üzerine mirasçıları davaya dahil edilmiştir.Mahkemece, iddianın kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacılardan … ’in maliki olduğu 254 ada 404 parsel sayılı taşınmazı 06.10.2010 tarih, 2502 yevmiyeli akitle, davacı …’ın ise maliki olduğu 254 ada 409 parsel sayılı taşınmazı 06.10.2010 tarih, 2501 yevmiyeli akitle davalı …’a, … ’un da çekişmeli taşınmazları 07.10.2010 tarihinde diğer davalı …’a satış suretiyle devrettiği, davalı …’ın da maliki olduğu dava dışı 293 parsel sayılı taşınmazdaki 2 ve 3 nolu bağımsız bölümleri 06.10.2010 tarih, 15485 yevmiyeli akitle davacı …’e satış suretiyle temlik ettiği, davacılar ile davalılardan … arasında düzenlenen 06.10.2010 tarihli “Sözleşme” başlıklı belgede özetle, dava konusu taşınmazların satış bedelinin 130.000,00 TL olarak belirlendiği, ücretin 90 gün içerisinde ödeneceği, bu süre için 293 parsel sayılı taşınmazdaki 2 ve 3 nolu dairelerin teminat olarak alındığı, satış bedelinin ödenmemesi halinde işlemin iptali için gerekli davaların açılması hususunda anlaşmaya varıldığının belirtildiği anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere, hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.Somut olayda, mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hükme yeterli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.Hal böyle olunca; yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, davacılar vekiline tanıklarını bildirmesi hususunda süre verilmesi ve isimlerin bildirilmesi halinde tanık deliline dayanan davacıların tanıklarının dinlenmesi, tarafların bildirdikleri delillerinin eksiksiz şekilde toplanması, toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.Davacıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.06.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.