Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2016/9313 E. 2019/3332 K. 23.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/9313
KARAR NO : 2019/3332
KARAR TARİHİ : 23.05.2019

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, ortak mirasbırakan …’ın maliki olduğu … ada … parsel sayılı taşınmazını davalı oğlu …’a, … ada … parsel sayılı taşınmazını ise davalı kızı …’ye satış suretiyle temlik ettiğini, işlemin mal kaçırma amacıyla ve muvazaalı olarak yapıldığını ileri sürerek, davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tescile karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar, devirlerin bedeli karşılığında yapıldığını, muvazaanın olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, muvazaa iddiasının ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan …’ın … ada … parsel sayılı taşınmazını davalı oğlu …’a 16.07.2003’de, … ada … parsel sayılı taşınmazdaki 41/135 payını ise davalı kızı …’ye 01.06.2005 tarihinde satış suretiyle temlik ettiği, 1934 doğumlu murisin 20.09.2010 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak kendisinden önce ölen oğlu …’in çocukları olan davacılar … ve … ile yine kendisinden önce ölen oğlu …’nin çocukları …, … ve … ile birlikte davalı çocukları … ve …’nin kaldıkları anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 237., (Borçlar Kanunu’nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ile durumun aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, muris muvazaasından söz edebilmek için mirasbırakanın kastının diğer mirasçılarından mal kaçırmak olmak gerekir.
Hile de ise, temliki yapanın iradesi sakatlanarak yapmayı hiç istemediği bir işlemi yapması sağlanır.
Somut olaya gelince, mirasbırakanın temliklerden sonra çocuklarının kendisini hileye düşürerek dava konusu taşınmazları elinden aldıklarını ileri sürerek, tapu iptali ve tescil istemiyle … Asliye Hukuk Mahkemesi 2006/60Esas-2011/478Karar sayılı dava dosyası ile dava açtığı ve davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Hile nedeniyle açılan dava dilekçesi içeriği gözetildiğinde, mirasbırakanın mal kaçırma amacıyla hareket ettiğinden söz edebilme olanağı yoktur.
Ayrıca, dava miras payı oranında tapu iptali ve tescili istemiyle açılmış olup, davaya dahil edilen …, … ve …’in davada taraf sıfatlarının olduğunu söyleyebilme olanağı da yoktur.
Hal böyle olunca, …, … ve … hakkındaki davanın sıfat yokluğundan, diğer davalılar yönünden ise muris muvazaası iddiasının kanıtlanamadığı gözetilerek reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalıların yerinde görülen temyiz itirazının kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23.05.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.