Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2016/9181 E. 2019/2808 K. 18.04.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/9181
KARAR NO : 2019/2808
KARAR TARİHİ : 18.04.2019

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan babası …’nın maliki olduğu … ada … parsel sayılı taşınmazdaki payını o dönem aynı evde birlikte yaşadığı davalı damadına satış suretiyle temlik ettiğini, mirasbırakanın temlik tarihinde mal satmayı gerektirecek bir ihtiyacı bulunmadığını, emekli maaşı aldığını, yapılan temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tescilini istemiştir.
Davalı, mirasbırakan ile ölümüne kadar aynı evde ikamet ettiklerini, yatalak olan mirasbırakana baktıklarını, her türlü ihtiyacı ile ilgilendiklerini, öte yandan mirasbırakanın sahibi olduğu … ada … sayılı parseli davacının eşi adına kadastro geçerken tescil ettirdiğini, davacıya para yardımı da yaptığını, bu şekilde paylaştırma amacı ile hareket ettiğini, mal kaçırma amacı bulunmadığını bildirip, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, yapılan temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunun kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
1930 doğumlu mirasbırakan …’ın 12.02.2013 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak davacı kızı … ile dava dışı kızı …’ı bıraktığı, davalının ise …’nın eşi olduğu, mirasbırakanın maliki olduğu dava konusu … ada … parsel sayılı taşınmazdaki ( 845,84 m2’lik arsa ) ½ payını 08.07.2003 tarihinde davalıya satış suretiyle temlik ettiği kayden sabittir.
Uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu’nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; davalı taraf mirasbırakanın davacıya da eşi üzerinden yer verdiğini savunmuştur. Davacı taraf bu iddiaya karşı koymamıştır. Davalının bildirdiği … ili … ilçesi … köyünde bulunan 159 m2’lik avlulu ahşap ev niteliğindeki … ada … sayılı parselin tapu kayıtlarının incelenmesinde, 08.09.2002 tarihinde yapılan kadastro çalışması ile senetsizden davacının eşi … adına tespit ve tescil edildiği, dinlenen tanık beyanları uyarınca … ada … sayılı parselin esasen mirasbırakana ait olmasına karşın kadastro tespiti sırasında damadı adına yazılmasına onay vermesi nedeniyle … adına tescil edildiği, mirasbırakanın mal kaçırma amacı ile hareket ettiğinin kabul edilmesi halinde maliki olduğu iki taşınmazdan bir tanesini davacı kızının eşine vermesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı, çelişki yarattığı, yine mirasbırakan ile davacı kızı arasında mal kaçırmasını gerektirecek bir husumetin ortaya konulamadığı, mirasbırakanın ölümüne kadar kendisinin de ikamet ettiği köy yerinde bulunan davalıya ait evin yapımı sırasında katkı sağlamasının sağlıklı bir şekilde hayatını idame ettirebilme, toplum deyimiyle başını soktuğu evin yenilenmesi amacı taşıdığı, eve yapılan katkının … ada … sayılı parselin davacının eşine verilmesinin karşılığı anlamına gelmeyeceği bir bütün halinde değerlendirildiğinde mirasbırakanın yaptığı temlik ile mirastan mal kaçırma amacı taşımadığı anlaşılmıştır.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekir iken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalı vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.04.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.