Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2016/856 E. 2018/14740 K. 21.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/856
KARAR NO : 2018/14740
KARAR TARİHİ : 21.11.2018

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-BEDEL

Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil-bedelin tahsili davası sonunda yerel mahkemece asıl davanın kabulüne, birleştirilen davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, birleştirilen davanın davacıları tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olup duruşma gideri karşılanmadığından duruşma isteği reddedilip, dosya incelendi, Tetkik Hâkimi …’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Asıl ve birleştirilen dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil ve bedel isteğine ilişkindir.
Asıl ve birleştirilen davada davacılar, mirasbırakan anneleri …’ın, davalının baskısı üzerine dava konusu 517 ve 22 (ifrazla 3079) parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını, dava dışı vekil marifetiyle 10.01.2002 tarihinde davalı oğluna muvazaalı olarak satış suretiyle temlik ettiğini, davalının, diğer kardeşlerinden mal kaçırma amacı taşıdığını, dava konusu 517 parsel sayılı taşınmazın bir kısmının TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü tarafından kamulaştırıldığını ileri sürerek dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini istemişler; davacılar aşamalarda, davanın muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davası olup mirasbırakanın hukuki işlem ehliyetine ilişkin araştırma yapılması yönündeki isteklerinden vazgeçtiklerini; 06.04.2015 tarihli ıslah dilekçeleriyle dava konusu 517 parsel sayılı taşınmazın kamulaştırılan 2.168,66 m2’lik kısmıyla ilgili taleplerini bedele dönüştürdüklerini beyan etmişlerdir.
Asıl ve birleştirilen davada davalı, işlemin gerçek bir satış olup birleştirilen davada davacı kız kardeşlerinin, 10.01.2002 tarihli muvafakatnamedir başlıklı belgeye göre dava açma haklarının bulunmadığını belirterek asıl ve birleştirilen davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, mirasbırakanın mirastan mal kaçırma amacıyla hareket ettiği ve temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle asıl davanın kabulüne; 10.01.2002 tarihli “muvafakatnamedir” başlıklı belge içeriğine göre birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, 1929 doğumlu mirasbırakan….’ın 19.12.2002 tarihinde ölümü üzerine asıl davada davacı oğlu …, birleştirilen davada davacı kızları …., asıl ve birleştirilen davada davalı oğlu … ve dava dışı kızı…’nin mirasçı kaldıkları, dava konusu 517 parsel sayılı taşınmazın 2/8, 22 parsel sayılı taşınmazın ifrazı ile oluşan dava konusu 3079 parsel sayılı taşınmazın 6/48 payı mirasbırakan adına kayıtlı iken vekil marifetiyle paylarının tamamını davalı oğlu…’e satış suretiyle temlik ettiği, … 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/1072 esas 2014/754 karar sayılı 13.10.2014 tarihli kararı ile dava konusu 517 parsel sayılı taşınmazın 2.168,66 m2’lik kısmının TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü lehine kamulaştırılmasına ve bu kısmın bedelinin tespitine karar verildiği, mirasbırakanın ölümünden önce düzenlenen ve imzasına itiraz edilmeyen 10.01.2002 tarihli “Muvafakatnamedir” başlıklı belgede, birleştirilen davanın davacıları…. ile dava dışı …’nin, mirasbırakan annelerinin çekişme konusu payları davalıya bedeli karşılığında sattığını ve bedelini aldığını, annelerinin ölümü halinde kardeşleri…’e karşı iptal tescil davası açmayacaklarını beyan ettikleri anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, mahkemece, asıl davada muvazaanın varlığı kabul edilerek asıl davada davacının payına hükmedildiği, birleştirilen davanın ise sözü edilen “muvafakatnamedir” başlıklı belgeye istinaden reddine karar verildiği ve hükmün yalnızca birleştirilen davanın davacıları tarafından temyiz edildiği, asıl dava bakımından verilen hükmün temyiz edilmeyerek kesinleştiği açıktır.
O halde, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil davası açma hakkı, mirasbırakanın ölümüyle doğan bir hak olup, birleştirilen davada davacıların imzasını taşıyan 10.01.2002 tarihli “Muvafakatnamedir” başlıklı belgenin düzenlendiği tarih ve içeriği itibariyle mirasbırakanın henüz sağ olduğu ve birleştirilen davada davacıların mirasçı sıfatını kazanmadıkları, doğmamış bir haktan vazgeçilemeyeceği ve muvazaa olgusu da hükmen kesinleştiğine göre birleştirilen davanın da kabulü gerekirken yanılgılı değerlendirme ile birleştirilen dava bakımından yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Birleştirilen davada davacıların yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.11.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.