Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2016/7969 E. 2016/10465 K. 21.11.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/7969
KARAR NO : 2016/10465
KARAR TARİHİ : 21.11.2016

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasındaki davadan dolayı … 1. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 15.04.2014 günlü ve 2009/494 Esas 2014/237 Karar sayılı hükmün onanmasına ilişkin olan 16.02.2016 günlü ve 14356-1731 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davalı vekili tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:

-KARAR-
Davacı, mirasbırakan annesi ….’nun verdiği vekâletname kullanılarak vekil … tarafından davalı 384 parsel sayılı taşınmazın davalı … …’a temlik edildiğini, temlik tarihinde malik …’in tasarruf ehliyeti bulunmadığını ve terekeden mal kaçırma amacı ile hareket ettiğini öne sürerek davalı … adına oluşan tapu kaydının ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedeni ile iptaline, taşınmazın terekeye iadesine, bu talep yerinde görülmediği takdirde saklı payına tecavüzün tenkisine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, kendisinin mirasbırakan … mirasçılarından olmadığını, kendisine yapılan satışın gerçek satış olduğunu, taşınmazın parasını ödediğini, ayrıca tenkis davasının yasal süre geçtikten sonra açıldığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, mirasbırakan…’in temlik tarihinde ehliyetsiz olduğundan bahisle davanın kabulüne karar verilmiş, karar Dairece onanmış, onama kararına karşı davalı vekili, davada keşif yapılmadığından tasarruf ehliyetine ilişkin raporun eksik incelemeye dayandığından, kendisinin iyiniyetli olduğundan kararın bozulması isteği ile karar düzeltme talebinde bulunmuştur.
Dosya içeriğinden ve toplanılan delillerden anlaşılacağı üzere, davalı … mirasbırakan… mirasçısı değildir ve tereke dışında üçüncü kişidir. Davacının öncelikli isteği ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali – tescil ve taşınmazın terekeye iadesi isteğidir. Mirasbırakan …’in ölüm tarihi itibari ile terekesi elbirliği ( şştirak) halinde mülkiyet hükümlerine tâbidir.
Bilindiği üzere; elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 701 ila 703 maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir. Başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu kural, TMK’nin 701. maddesinde (…Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.) biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (İştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliğiyle karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır.
TMK’nin 702/2 maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının (onaylarının) alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir. (11.10.1982 tarihli 1982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı) Nitekim bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir.
Somut olayda; davacı öncelikle ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı olarak tapu iptali ve tescil davası açmış, mahkemece 16.10.2012 tarihli oturumda, taşınmazın terekeye döndürülmesi için dava açıldığına göre, davacı vekiline terekeye temsilci atanması ya da -diğer mirasçıların- davaya muvafakatlarının sağlanması bakımından mehil verilmiş, davacı vekili tarafından … Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/1151 sayılı dosyası ile mirasbırakan …’in terekesine temsilci atanması için dava açılmış Mahkemece yapılan yargılama sonucunda…’ın TMK’nın 403. maddesi yollaması ile 426/2. maddesi gereğince temsil kayyımı olarak atanmasına karar verilmiştir.
TMK’nın 396. ve izleyen maddelerinde düzenlenen vasilik ve kayyımlık kurumları ile aynı Kanunun 701. ve takip eden maddelerinde düzenlenen elbirliği mülkiyet ve yine aynı Kanunun 640. maddesinde düzenlenen miras ortaklığı kavramları birbirlerinden ayrı kurumlar ve kavramlardır.Davacı ehliyetsizlik ve taşınmazın terekeye iadesi isteği ile muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptal ve tescil davası açtığına ve mirasbırakanın davacı dışında mirasçıları bulunduğuna göre, diğer mirasçıların davaya muvafakatları sağlanmadan veya terekeye yöntemine uygun temsilci atanmadan davanın görülüp sonuçlandırılması olanaksızdır.
Hâl böyle olunca, taraf teşkili sağlanmadan davanın esastan karara bağlanması yanlış olduğundan kararın bozulması gerekir.
Davalı …’nin karar düzeltme isteğinin 1068 sayılı HUMK’nun 440. maddesi uyarınca kabulü ile 16.02.2016 tarihli 2014/14356 Esas 2016/1731 sayılı kararının ortadan kaldırılmasına, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer karar düzeltme nedenlerinin incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, aşağıda yazılı 4,60 TL. bakiye onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 21.11.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi