Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2016/7871 E. 2016/10272 K. 10.11.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/7871
KARAR NO : 2016/10272
KARAR TARİHİ : 10.11.2016

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ

Taraflar arasındaki davadan dolayı …. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 18.02.2014 gün ve 2013/228 Esas 2014/52 Karar sayılı hükmün süreden reddine ilişkin olan 23.12.2015 gün ve 13048-15014 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davalı tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:

-KARAR-

Dava, elatmanın önlenmesi istemine ilişkindir. …. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 18.02.2014 tarih ve 2013/228 Esas, 2014/52 Karar sayılı hükmün davalı tarafından temyizi üzerine, Dairenin 23.12.2015 tarih ve 2014/13048 Esas, 2015/15014 Karar sayılı ilamı ile temyiz dilekçesinin süreden reddine karar verildiği, davalının karar düzeltme isteğinde bulunduğu anlaşılmaktadır.
Daire kararı ile; “hükmün davalıya 05.05.2014 tarihinde tebliğ edildiği, temyiz dilekçesinin verilme ve temyiz harcının yatırılma tarihi 26.05.2014 tarihinde yasal 15 günlük temyiz süresinin geçtiği” gerekçesiyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 432/4. maddesi gereğince temyiz dilekçesinin süreden reddine karar verilmiş ise de; gerekçeli kararın Tebligat Kanunun 21. maddesine göre, davalının adresi olarak belirtilen ve adres kayıt sistemindeki adresi olduğuna ilişkin bir açıklama yer almayan “…” adresine tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun “Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21. maddenin 1. fıkrasında; “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır. ” hükmü yer almaktadır.
Bu itibarla; anılan yasa hükmünde öngörüldüğü şekilde ilgili kişilere sorulup imzaları alınmak, imzadan çekinmeleri halinde ise bu husus da belirtilmek suretiyle tebligat yapılması gerekirken yasanın emredici hükmüne aykırı olarak yapılan tebligat işlemi geçersizdir. Zira, bu belgeleme işlemi, devamı işlemlerin belirlenmesi yanında muamelenin doğru olup olmadığına karar verilmesi yönünden yardımcı olacak ve tebliği isteyen makam ve hakimin denetimini sağlayacaktır. Tebligat Kanununun 21/1. maddesine göre yapılan tebligatlarda tebliğ tarihi, maddenin son cümlesinde açıkça belirtildiği üzere, iki numaralı fişin, yani ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihtir. Tebliğ tarihinin bu şekilde belirlenmesi ve geçerli sayılabilmesi, tebliğ memurunun yukarıda açıklanan işlemi yapmasına ve belgelemesine bağlıdır.
Somut olayda; davacıya hükmün tebliğine ilişkin evrakta matbu kaşe basılarak “..21. madde..” gereğince tebligat yapıldığı, muhatabın köy dışında olduğu ve köy muhtarına evrakın teslim edilerek en yakın komşusuna haber verildiği belirtilmekle yetinilmiş, beyanı alınan komşunun kim olduğu yazılarak imzası alınmadığı gibi imzadan imtina ettiğine ilişkin şerhte bulunmadığından tebligat geçersizdir. Bu durumda, davalının temyiz isteminin süresinde olduğunun kabulü gerektiğinden temyiz dilekçesinin reddi kararındaki gerekçenin yanılgıya dayalı olduğu anlaşılmaktadır.
Diğer yandan, davalı savunmasında dava konusu taşınmazın 16.03.1994 tarihli adi senet ile bizzat davacı tarafından muris eşi ….’e satılarak zilyetliğinin devredildiğini, bedelinin ödendiğini ve 20 yıldır taşınmazı kullandıklarını, ödediği satış bedeli ile taşınmaz üzerinde yaptığını iddia ettiği bir takım iyileştirme gideri ödenmedikçe zilyetliğinin devamı gerektiğini ileri sürmüş olmasına rağmen mahkemece bu savunma üzerinde hiç durulmamıştır.
Hemen belirtilmelidir ki, Türk Medeni Kanununun 706, Türk Borçlar Kanununun 237, 2644 sayılı Tapu Kanununun 26 ve Noter Kanununun 60. maddeleri uyarınca, taşınmazların alım satımları resmi şekilde yapılmadıkça harici satın alma mülkiyetten kaynaklanan bir hak bahşetmez. Ancak, iyiniyetli zilyedin gerek Türk Medeni Kanununun 994. maddesi, gerekse 1940 tarih ve 2/77 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, taşınmazı kullanma yönünden kişisel bir hakkı bulunduğu kuşkusuzdur. Bu durumda, harici satış bedeli ile varsa zorunlu ve faydalı masrafları satın alana ödenmedikçe bedel yönünden satın alanın taşınmazı alıkoyma hakkı ( hapis hakkı ) vardır.
Hal böyle olunca, davalı savunmasında yer alan 16.03.1994 tarihli adi senetteki imzanın davacıya ait olup olmadığının belirlenmesi, imzanın davacıya ait olması halinde iyiniyetli olarak taşınmaza zilyet olan muris yada onun mirasçıları tarafından yapılmış iyileştirme bulunup bulunmadığının araştırılması, varsa bu iyileştirmelerin zorunlu yada faydalı olup olmadığı üzerinde durulması, satış bedeli ve varsa iyileştirme bedelleri ödenmedikçe davalının taşınmaz üzerinde alıkoyma hakkı (hapis hakkı) bulunduğu gözetilerek el atmanın önlenmesine karar verilmesi gerekirken eksik araştırmaya dayalı olarak yazılı biçimde karar verilmesi isabetsizdir. Davalının temyiz itirazları bu gerekçeyle yerindedir.
Anılan bu husus davalının karar düzeltme talebi üzerine yeniden yapılan inceleme sırasında saptanmakla, karar düzeltme isteğinin (6100 Sayılı HMK’nun geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 Sayılı HUMK’nun 440.maddesi uyarınca bu gerekçeyle KABULÜNE,
Dairenin 23.12.2015 tarih ve 2014/13048 Esas, 2015/15014 Karar sayılı sayılı ilamı ile verilen temyiz dilekçesinin süreden reddi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
Davalının temyiz itirazlarının bu gerekçeyle kabulü ile yerel mahkemenin 18.02.2014 tarih ve 2013/228 Esas, 2014/52 Karar sayılı hükmünün BOZULMASINA, peşin harcının temyiz eden davalıya iadesine, 10.11.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.