Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2016/7066 E. 2019/2321 K. 01.04.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/7066
KARAR NO : 2019/2321
KARAR TARİHİ : 01.04.2019

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL – TENKİS

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş, olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan babaları …’e ait 8 parça taşınmazın kadastro tespiti sırasında davalılar adına tespit ve tescil edildiğini, işlemlerin mirastan mal kaçırmak amacıyla yapıldığını ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline, olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar …, … ve …; dava konusu taşınmazları babalarından satın aldıklarını, mirasbırakanın satış bedellerini davacılara verdiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Davalı …, mirasbırakan tarafından yapılan bir satışın olmadığını, tüm mirasçıların hakkını alması gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, … parsel sayılı taşınmaz yönünden davalı …’ün kabul beyanı gereğince davanın kabulüne, diğer parseller yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1928 doğumlu mirasbırakan …’in 28.04.2014 tarihinde ölümü üzerine dava dışı çocukları …, …, …, 1960 doğumlu … ile 1982 doğumlu …, davacı kızları … ve … ile davalı oğulları …, …, … ve …’ün mirasçı olarak kaldıkları, 28.09.2010 tarihinde mirasbırakanın adına kayıtlı … parsel sayılı taşınmazını davalı oğlu …’ye, … parsel sayılı taşınmazını davalı oğlu …’e, … parsel sayılı taşınmazını davalı oğlu …’a satış
suretiyle
temlik ettiği, dava konusu … parsel sayılı taşınmazın mirasbırakanın kullanımında iken 2000 yılında bağış suretiyle davalı …’ye zilyetliğini devretmesi nedeniyle anılan taşınmazın davalı … adına tespit ve tescil edildiği, … parsel sayılı taşınmazın senetsizden davalı … adına tespit ve tescil edildiği, …, …, … parsel sayılı taşınmazların da senetsizden davalı … adına tespit ve tescil edildiği, davacıların temyiz aşamasında dava konusu .., … ve … parsel sayılı taşınmazların maliki olan davalı … aleyhine açtıkları davadan feragat ettikleri anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, tapusuz taşınmazlardaki zilyetlikten ibaret olan hakkın devrine ilişkin sözleşmeler hiçbir şekil şartına bağlı değildir. Bu nedenle aslı tapusuz olan taşınmazlar hakkında 01.04.1974 tarih ve 1/2 sayılı İBK’nun uygulanmasına olanak yoktur. Ancak, koşullarının varlığı halinde tenkis talebi incelenebilir.
Somut olaya gelince; mahkemece mirasbırakan tarafından kadastro tespiti sırasında bağış işlemine konu edilen … parsel sayılı taşınmaz ile senetsizden davalılar adına tespit ve tescil gören …, …, … parsel sayılı taşınmazlar bakımından muvazaa hukuksal nedenine dayalı tapu iptal-tescil talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ne var ki, anılan taşınmazlar yönünden tenkis talebine ilişkin mahkemece bir değerlendirme yapılmaması doğru değildir. Öte yandan, mirasbırakan tarafından davalılara temlik edilen …, … ve … parsel sayılı taşınmazlara ilişkin olarak muris muvazaası yönünden davacı tarafından bildirilen tanıklar dinlenilmeden sonuca gidilmiştir.
Bilindiği ve Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesinde düzenlendiği üzere “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olayların varlığını ispatla yükümlüdür.” Yine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190/1. maddesi gereğince “ispat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
Hal böyle olunca; davalılardan … adına kayıtlı olan dava konusu …, … ve … parsel sayılı taşınmaz bakımından temyiz aşamasında yapılan feragat nedeniyle bir karar verilmesi, …, … ve … sayılı parseller bakımından davacı tanıkları dinlenerek muris muvazaası yönünden mirasbırakanın amacının yukarıdaki ilkeler ışığında açıkça saptanması, kadastro çalışmaları sırasında davalılar adına tespit ve tescil gören diğer taşınmazlar bakımından ise tenkis isteği bulunduğundan mahkemece bu yönde bir araştırma yapılarak toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma neticesinde yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 01.04.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.