Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2016/6439 E. 2017/3057 K. 31.05.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/6439
KARAR NO : 2017/3057
KARAR TARİHİ : 31.05.2017

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece dava konusu taşınmazın mahlulen vakfına dönmesi gerektiği gerekçesiyle Vicdan adına kayıtlı payın iptali ile … ı adına tesciline ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi … ‘nün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, 5737 sayılı Yasanın 17.maddesine dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, … ından icareli 380 ada 15 parsel sayılı taşınmazın 1/3 payının … adına kayıtlı olduğunu, … ‘in gaip olduğu ve mirasçı bırakmadan öldüğününü, 5737 sayılı Yasanın 17. maddesi uyarınca taşınmazın vakıf adına tescili gerektiğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile vakfı adına tesciline karar verilmesi istemiyle … olarak eldeki davayı açmış, yargılama sırasında … davaya dahil edilmiştir.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın mahlulen vakfına dönmesi gerektiği gerekçesiyle Vicdan adına kayıtlı payın iptali ile … ı adına tesciline karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 380 ada 15 parsel sayılı 11.028m2 tarla nitelikli taşınmazın 1/3 payının Vicdan adına 4.4.1984 tarihinde hükmen tescil edildiği, tapu kaydında … ı’ndan icareli şerhinin bulunduğu, 24.02.2012 tarihli kişi kimlik bilgilerinin düzeltilmesi işlemi ile kayıt malikinin … olarak tescil edildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; Vakıf Hukukumuzda, İcareteynli ve mukataalı vakıfların kuru mülkiyeti (rekabesi) vakfa, kullanma (tasarruf) hakkı ise mutasarrıfa ait bulunmakta, mutasarrıfın bu hakkı ölmesi üzerine mirasçılarına intikal etmekteydi. Mutasarrıfın mirasçısının bulunmaması halinde ise vakıf mal mahlulen vakfına dönmekteydi. Ne var ki, Medeni Kanunun kabulünden sonra aynı taşınmaz üzerinde kuru mülkiyet (rekabe) hakkı ile mirasçılara kalan, nesilden nesile geçen tasarruf hakkı gibi iki hakkın varlığı getirilen yeni mülkiyet kuralları ile bağdaşı görülmemiş, vaki vakıf hukukumuzu yeniden düzenleme, Medeni Kanunun kabul ettiği mülkiyet rejimine uyarlama zorunluluğu doğmuştur. Bu amaçla 2762 sayılı Vakıflar Yasası 5.6.l935 tarihinde kabul edilmiş, 13.6.1935 tarihinde yayınlanmış, 6 ay sonra 13.12.1935 tarihinde yürürlüğe konulmuştur. Söz konusu kanun ile vakıf taşınmazların icareteyn ve mukataya bağlanması yasaklanmış, daha önce kurulmuş bu tür vakıfların tasfiyesi yoluna gidilmiştir. Söz konusu yasanın özellikle 27,29 ve 30 maddelerinde özetle (.. mukataalı toprakların ve icareteynli taşınmazların mülkiyetinin yirmi misli bir taviz karşılığında mutasarrıfına geçirileceği on yıl içerisinde taviz vermek yoluyla icareteyn veya mukataa kayıtları terkin edilmemiş olanların mülkiyetinin ise on yıl sonunda kendiliğinden mutasarrıfına geçeceği ve vakfın hakkının ivaza dönüşeceği ) hükme bağlanmıştır. Görülen lüzum üzerine 13.6.1945 tarih 4755 sayılı yasa ile bu süre 13.12.1955 tarihine kadar on yıl daha uzatılmıştır. Anılan bu vakıf yasalarının hükümlerine göre taviz bedeli ödendikten veya taviz bedeli ödenmese dahi öngörülen yirmi yıllık süre geçtikten sonra vakıf taşınmazların tam mülkiyeti mutasarrıfa geçmiş, diğer bir söyleyişle vakıf taşınmaz özel mülk, mutasarrıf malik olmuştur. Mutasarrıf iken malik olan kişilerin mirasçı bırakmadan ölmeleri üzerine taşınmazları TMK’nun 501. (eski 448.Md.) maddesi uyarınca son mirasçı sıfatıyla Hazineye kalmıştır. Ancak, yasa koyucu öncesi vakıf olan taşınmazların vakfına (aslına)dönmesini daha uygun görmüş,bazı ayrıcalıklar dışında, Hazineye intikal yolunu kapatmak istemiştir. İşte bu nedenle 22.9.1983 tarih 2888 sayılı yasanın 2. maddesiyle 2762 sayılı yasanın 29. maddesini değiştirip ayrıca ikinci bir fıkra ekleyerek Medeni Kanunun 501.maddesinin Hazinenin mirasçı olacağı yönündeki genel hükmünden ayrılmış “mülkiyeti mutasarrıfa geçmiş olan taşınmazlarda maliklerin bu yasanın yürürlük tarihine kadar ölmeleri üzerine son mirasçı sıfatıyla Hazineye intikal edipte bu husus tapu kaydına bağlanmış bulunanlar ayrık bırakılarak işlenmemiş olan taşınmazların mahlulen vakfına rücu edeceği” kuralını getirmiştir. Yukarıda belirtilen yasa hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, 2888 sayılı yasanın yürürlük tarihi 24.9.1983 tarihinden sonra aslı vakıf olan taşınmazların Hazineye geçmesine yasal olanağın kalmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki; bütün bu yasal düzenlemeleri içeren 2762 Sayılı Vakıflar Kanunu 27.2.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5737 Sayılı Yasanın 80.maddesi ile iptal edilmiş ve yeni 5737 Sayılı Yasanın 17.maddesi ile “ Tasarruf edenlerin veya maliklerin mirasçı bırakmadan ölümleri, kaybolmaları, terk ve mübadil gibi durumlara düşmeleri halinde icareteynli ve mukataalı taşınmaz malların mülkiyeti vakfı adına tescil edilir.” düzenlemesine yer verilmek suretiyle taşınmazların Hazineye intikal yolunu kapatmış bulunmaktadır. Esasen, anılan bu hükmün kamu düzeniyle ilgili kazanılmış hakları bertaraf etmeyeceği tartışmasız olup, çekişmelerde bu hususun gözardı edilemeyeceği de kuşkusuzdur.
Somut olayda, karar tarihinden sonra davaya müdahale talebinde bulunan … ’ün kayıt malikinin mirasçısı olduğunu beyan ettiği, … 8. Noterliği 20.12.1976 tarih ve 49000 yevmiye numaralı vasiyetname ile atanmış mirasçı olduğu, vasiyetnamenin tenfizine ilişkin … 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 15.10.1986 tarih 1977/50 Esas, 1986/54 Karar sayılı kararının 15.10.1986 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 599.maddesi; “Mirasçılar, mirasbırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince kazanırlar. Kanunda öngörülen ayrık durumlar saklı kalmak üzere mirasçılar, mirasbırakanın aynî haklarını, alacaklarını, diğer malvarlığı haklarını, taşınır ve taşınmazlar üzerindeki zilyetliklerini doğrudan doğruya kazanırlar ve mirasbırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu olurlar. Atanmış mirasçılar da mirası, mirasbırakanın ölümü ile kazanırlar. Yasal mirasçılar, atanmış mirasçılara düşen mirası onlara zilyetlik hükümleri uyarınca teslim etmekle yükümlüdürler.” şeklindedir.
Hâl böyle olunca; davalı … tarafından açılan vakıf şerhinin terkinine ilişkin … 20. Asliye Hukuk Mahkemesi 12.07.2012 tarih 2011/14 Esas, 2012/352 Karar sayılı kararının kesinleşmediği anlaşılmakla kesinleşmesinin beklenemesi, kayıt malikinin mirasçısı olduğundan bahisle karardan sonra dosyaya sunulan 04.04.2017 tarihli müdahale dilekçesinin değerlendirilmesi, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması isabetsizdir.
Davalı vekilinin bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.’nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 31.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.