Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2016/6097 E. 2019/1382 K. 27.02.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/6097
KARAR NO : 2019/1382
KARAR TARİHİ : 27.02.2019

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,Tetkik Hâkimi …’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

– KARAR-

Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan babası …’in hulus ve saffetinden, yaşlılığından yararlanan ve onu aldatan davalı kardeşi Mehmet’in, mirasbırakana ait 109 ada 161 parsel sayılı taşınmazı tapuda adına tescil ettirdiğini, taşınmazı hile ile ele geçirdiğini ileri sürerek taşınmazın tapu kaydının iptali ile mirasçılar adına payları oranında tescilini istemiş; 15.01.2016 tarihli duruşmada, davayı miras payına hasretmiştir.
Davalı, isteğin zamanaşımına uğradığını, dava konusu taşınmazı mirasbırakandan 06.05.2002 tarihinde 1.000 TL bedelle satın aldığını ve satış bedelini mirasbırakanın banka hesabına yatırdığını, mirasbırakanı aldatmadığını belirtip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1915 doğumlu mirasbırakan …’in, 16.02.2014 tarihinde ölümü üzerine dava dışı eşi …, dava dışı çocukları …, davacı oğlu … ile davalı oğlu …’in mirasçı kaldıkları, dava konusu 109 ada 161 parsel sayılı taşınmazın tamamı mirasbırakan adına kayıtlı iken 06.05.2002 tarihinde bizzat davalı oğlu …’e satış yolu ile temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki; maddi vakıayı bildirmek taraflara, hukuki nitelendirme yaparak olayı çözümlemek hakime aittir. İddianın içeriğinden ve ileri sürülüş biçiminden davada hile hukuksal nedenine dayanıldığı açıktır.
Bilindiği üzere, “hile”(aldatma); genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun(TBK) 36/1. (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun(BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı gibi; taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse, yanılma(hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan, hile (aldatma) her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
Ne varki; mahkemece, hile bakımından bir inceleme yapılmış değildir.
Hâl böyle olunca, öncelikle davanın hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığının açıklığa kavuşturulması, süresinde açıldığı saptanır ise tarafların tüm delilleri toplanarak ve yukarıda değinilen ilkeler uyarınca temlikin hileli olup olmadığı yönünde inceleme yapılarak varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken hukuki nitelemede yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalının değinilen yönlerden yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27.02.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.