Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2016/5900 E. 2019/4906 K. 01.10.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/5900
KARAR NO : 2019/4906
KARAR TARİHİ : 01.10.2019

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-ALACAK

Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil, alacak davası sonunda, yerel mahkemece asıl ve birleştirilen davanın reddine ilişkin olarak verilen karar asıl ve birleştirilen davanın davacıları tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 01.10.2019 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılardan …, … ve vekili Avukat … ile temyiz edilen davalı … ve vekili Avukat … geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil ve alacak; birleşen dava, vasiyetnamenin ve mirasçılıktan çıkarmanın iptali isteklerine ilişkindir.
Asıl ve birlerşen davanın davacıları, mirasbırakan babaları …’ın mirastan mal kaçırmak için 5 nolu parselini ölünceye kadar bakma aktiyle davalı oğluna temlik ettiğini, ayrıca bankalardaki paralarını da davalıya aktardığını, diğer taraftan düzenlediği vasiyetnamenin ve mirasçılıktan çıkarmanın geçersiz olduğunu ileri sürerek tapu iptali-tescile, alacağa, vasiyetnamenin ve mirasçılıktan çıkarma işlemlerinin iptaline karar verilmesini istemişlerdir.
Asıl ve birlerşen davanın davalısı, işlemlerin geçerli bulunduğunu, bakım görevini de yerine getirdiğini belirtip davaların reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddiaların kanıtlanamadığı gerekçesiyle her iki davanın reddine karar verilmiştir.
Getirtilen kayıt ve belgelerden; 249 m2. tarla vasıflı olup üzerinde bodrum+zemin+3 normal kat+çatı arası kattan oluşan bina bulunan dava konusu 5 nolu parsel mirasbırakan …adına kayıtlı iken, mirasbırakanın 07.07.2008 tarihli ve 26856 yev.s. noterde “ölünceye kadar bakma akti” düzenlediği …’a verdiği; …’ın da ölünceye kadar bakma aktine dayanarak 22.10.2008 tarihinde tapuya başvurup 5 nolu parseli adına tescil ettirdiği anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan, mirasbırakan …’ın aynı tarih(07.07.2008) ve 26857 yev.s. düzenleme şeklindeki vasiyetnamesi ile de, kızları…ve …nin evlenerek baba ocağını terkettikleri, kendisi ile ilgilenmedikleri, aile kurumunun gerektirdiği özen ve sorumluluğu yerine getirmedikleri gerekçesiyle kızlarını mirasçılıktan çıkardığını; hayatı boyunca kendisiyle ilgilendiğinden bahisle de maliki olduğu 5 nolu parselini ölümü halinde oğlu Mehmet’e bıraktığını belittiği; mirasbırakanın 06.11.2009 tarihinde ölmesiyle, geride mirasçıları olarak kızları … ve … ile oğlu …’ın kaldığı, asıl ve birleşen davaların murisin kızları tarafından murisin oğlu aleyhine açıldığı görülmektedir.
Bilindiği üzere, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir (818 s. Borçlar Kanununun (BK) m. 511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (TBK m. 614 (BK) m. 514)).
Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (TBK m. 19 (BK m. 18)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 1.4.1974 gün ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
Mirasbırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.
Bunun yanında; 4721 sayılı TMK’nın 510. maddesi; “Aşağıdaki durumlarda mirasbırakan, ölüme bağlı bir tasarrufla saklı paylı mirasçısını mirasçılıktan çıkarabilir: 1. Mirasçı, mirasbırakana veya mirasbırakanın yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemişse, 2. Mirasçı, mirasbırakana veya mirasbırakanın ailesi üyelerine karşı aile hukukundan doğan yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getirmemişse.” hükmünü içermekte; 512/2. maddesi ise, mirasçılıktan çıkarılan kimsenin itiraz etmesi halinde, belirtilen çıkarma sebebin varlığını ispat etmenin, çıkarmadan yararlanan mirasçıya veya vasiyet alacaklısına düşeceğini düzenlemektedir.
Somut olayda, toplanan deliller ve dinlenen tanıkların anlatımları yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, mirasbırakanın tek malvarlığı olan taşınmazını davalı oğluna temlikinde kızlarından mal kaçırma iradesiyle hareket ettiği, bu iradesini, ortada geçerli bir sebep yokken kızlarını mirasçılıktan çıkarmakla da güçlendirdiği; mirasbırakanın kızlarının da babalarına karşı üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirdikleri, vasiyetnamenin iptalini gerektiren bir sebebin bulunmadığı anlaşılmakta ise de, mirasçılıktan çıkarma sebebinin varlığının vasiyet lehdarı olan davalı tarafından kanıtlanamadığı sonuç ve kanaatine varılmaktadır.
Hal böyle olunca:
1- Asıl davada; tapu iptali-tescil isteğinin kabul edilmesi; alacak isteği yönünden, mirasbırakandan kalıp da davalıya ödenen paraların bulunup bulunmadığı yeterince araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken tümden reddedilmesi isabetsizdir.
2- Birleşen davada; vasiyetnamenin iptali isteğinin reddi doğru ise de, mirasçılıktan çıkarma işleminin iptaline yönelik isteğin kabul edilmesi yerine reddedilmesinde isabet yoktur.
Asıl ve birleşen davanın davacılarının açıklanan hususlara yönelik temyiz itirazlarının kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 02.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 2.037.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 01/10/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.