Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2016/548 E. 2019/1585 K. 06.03.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/548
KARAR NO : 2019/1585
KARAR TARİHİ : 06.03.2019

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla tebligat gideri karşılanmadığından duruşma istemi reddedilerek dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’nün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan …’nun ileri yaşı, oryantasyon bozukluğu ve demansı nedeni ile tüm mallarına gelirlerine davalının vaziyet ettiğini, mirasbırakanın maliki olduğu 47 ada 6, 47 ada 7, 193, 194 ve 651 parsel sayılı taşınmazlarını mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak davalıya devrettiğini ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tescile, olmadığı takdirde mirasbırakanın yaptığı temliki tasarrufların tenkisi ile şimdilik 200.000,00 TL’sinin faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, dava konusu 193, 194 ve 651 parsel sayılı taşınmazlar yönünden dosya tefrik edilerek eldeki dosya esasına kaydedilmiştir.
Davalı, aynı konuda dava açıldığını, mirasbırakanın akıl sağlığının tasarrufta bulunduğu dönemlerde yerinde olduğunu, davacının hangi hukuki sebebe dayandığını açıkça belirtmediğini davanın haksız olduğunu, mirasbırakanın davacıya da taşınmazlar devrettiğini, mirasbırakanın, davacıya eczane açtığını ve ilaçları aldığını, mirasbırakan ile birlikte yaşadığını ve onunla ilgilendiğinden kendisine minnet duygusu beslediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temliğin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan …’nun 17.01.2012 tarihinde ölümü ile geriye davacı kızı … ile davalı oğlu…’un mirasçı olarak kaldıkları, dava konusu 193 parsel sayılı 9.400m2 miktarlı zeytinlik, 194 parsel sayılı 11.900m2 miktarlı zeytinlik ve 651 parsel sayılı 16.200m2 miktarlı zeytinlik nitelikli taşınmazın mirasbırakan tarafından 11.06.2004 tarihli satş akdi ile davalı oğluna devredildiği, dava dışı 47 ada 6 parsel sayılı 345m2 miktarlı kargir han ve iki katlı dükkan ve 47 ada 7 parsel sayılı 267m2 miktarlı kargir mağaza nitelikli taşınmazların 29.11.2001 tarihli bağış işlemi ile mirasbırakan tarafından davalıya devredildiği, mirasbırakana ait dava dışı 226 ada 9 , 227 ada 9, 767, 248, 283 parsel sayılı taşınmazların 05.09.2001 tarihli satış akdi ile 1/2’şer payla davacı ve davalıya devredildiği, 104 ada 4 parsel sayılı taşınmazın 13.12.1991 tarihli satış akdi ile mirasbırakan tarafından davacıya devredildiği, mirasbırakan adına halen 248 parsel sayılı 110.000m2 miktarlı tarlanın 2/8payı, 554 ada 2,3,4 ve 10 parsel sayılı arsanın tamamı, 655 parsel sayılı 10.800m2 miktarlı zeytinliğin tamamı, 463 ada 16 parsel sayılı 2.178m2 miktarlı zeytinliğin tamamı ve 466 ada 25 parsel sayılı 17.994m2 miktarlı zeytinliğin tamamının kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olayda, getirilen kayıtlardan mirasbırakanın davacıya da taşınmaz temlik ettiği sabit olup, mirasbırakanın mal kaçırmak istediği mirasçısına taşınmaz temlik etmesi hayatın olağan akışına aykırıdır.
Kaldı ki mirasbırakanın başka taşınmazlarınında bulunduğu, eğer mal kaçırma gibi bir amacı olsaydı diğer taşınmazı da elden çıkarması mümkünken bunu yapmadığı açıktır.
Yukarıda değinilen somut olgular, açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, mirasbırakanın anılan temlikleri yaparken gerçek irade ve amacının diğer mirasçılardan mal kaçırma olmadığı, mirasçılar arasında denkleştirme olduğu sonucuna varılmaktadır. Her ne kadar davacı davalıya daha çok taşınmaz verildiği iddiasında bulunmuş ise de, denkleştirme de eşitlik aranmadığı da kuşkusuzudur.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi isabetsizdir
Davalının yerinde olan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06.03.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.