Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2016/507 E. 2016/1831 K. 17.02.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/507
KARAR NO : 2016/1831
KARAR TARİHİ : 17.02.2016

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ-TESCİL-TENKİS

Taraflar arasında görülen tapu iptali, tescil, tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’nın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil ya da tenkis isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan …’ın maliki olduğu 333 parsel sayılı taşınmazını davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, yapılan işlemin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek miras payları oranında tapu iptal ve tescil ya da tenkise karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, taşınmazı yatırım amaçlı satın aldığını ve satış bedelini ödediğini, yaşlı olan murisin oturmasına izin verdiğini, iddiaların yerinde olmadığını belirtip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, mirasbırakanın yaptığı temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu kargir bina ve arsa niteliğinde 373 m² yüzölçümündeki 333 parsel sayılı taşınmazın mirasbırakan tarafından 29.3.2010 tarihli resmi akit ile davalıya satış suretiyle temlik etdildiği, murisin 1.7.2012 tarihinde ölümü ile kardeşleri davacılar ile dava dışı kardeşi…’ın kaldığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; mahkemece dinlenen davacı tanıklarından özellikle …ve …beyanlarında özetle, murisin satmadan önce taşınmaz üzerine satılık tabelası koyduğunu, davalıya satın alması için teklifte bulunduğunu, davalı tanığı ve aynı zamanda davalının eşi olan Kezban’ın ise benzer beyanlarda bulunarak satın aldıktan sonra taşınmazın bahçe kısmını sebze yetiştirmek suretiyle kullandıklarını açıklamışlardır.
Öte yandan; noksanı tamamlatılmak suretiyle getirtilen … Asliye Ceza Mahkemesinin 11.2.2014 tarih 2012/561 esas, 2014/81 karar sayılı dava dosyasının incelenmesinde; davalının müşteki, davacı …’in ise sanık olduğu, çekişme konusu taşınmazda mala zarar verme ve konut dokunulmazlığını ihlal suçundan açılan kamu davasının yargılaması sırasında, davacı …’in savunmaları ile özellikle oğlu …’ın tanık olarak alınan beyanlarında muris ile davalı arasındaki satış olgusunu dolaylı olarak doğruladıkları görülmektedir.
Diğer taraftan; davalının muris ile irsen bir bağlantısı bulunmamaktadır. Ekonomik sosyal durum araştırmasına göre davalının alım gücününde bulunduğu anlaşılmaktadır.
O halde; açıklanan olgular yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, mirasbırakanın yapmış olduğu temlikle ilgili olarak gerçek amaç ve iradesinin mirasçıdan mal kaçırmak olmadığı ve bu amaçla temlikin gerçekleştirilmediği kabul edilmelidir.
Hâl böyle olunca; davanında reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.