Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2016/4018 E. 2019/302 K. 21.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/4018
KARAR NO : 2019/302
KARAR TARİHİ : 21.01.2019

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan babası …’nın, 129 ada 4 parsel sayılı taşınmazını ikinci eşi olan davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, devrin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı, bedelsiz ve muvazaalı olduğunu, murisin taşınmazını satmasını gerektirir bir ihtiyacı olmadığı gibi davalının da taşınmazı satın alacak ekonomik gücü bulunmadığını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tescilini istemiştir.
Davalı, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, mirasbırakan …’nın maliki olduğu 129 ada 4 parsel sayılı taşınmazı 20.03.2012 tarihinde ikinci eşi davalıya satış suretiyle temlik ettiği, 1934 doğumlu mirasbırakanın 16.12.2014 tarihinde ölümü ile geride mirasçı olarak davacı kızı Keziban ile davalı ikinci eşi Şerife’nin kaldığı anlaşılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ile durumun aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 190. maddesi ile TMK’nun 6. maddesi uyarınca herkes iddiasını ispatla mükelleftir. Bir başka ifade ile temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olduğunu ispat külfeti davacı tarafa aittir.
Somut olaya gelince, mirasbırakan tarafından davalı ikinci eşe yapılan temlikin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu davacı tarafından TMK 6. ve HMK 190. maddeleri uyarınca kanıtlanamamıştır.
Hal böyle olunca, subut bulmayan davanın reddine karar vermek gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yanılgılı değerlendirme sonucu davanın kabulüne karar verilmesi isabetli olmamıştır.
Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21/01/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.