Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2016/3868 E. 2019/2204 K. 27.03.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/3868
KARAR NO : 2019/2204
KARAR TARİHİ : 27.03.2019

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ-TESCİL-TENKİS

Taraflar arasında görülen tapu iptal ve tescil-tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar taraf vekillerince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakanları …’in maliki olduğu 15 parça taşınmazının bir kısmını eşi davalı …’ye diğer kısmını ise davalı oğullarına, kadastro tespiti aşamasında ve tapuda satış yoluyla, mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak devrettiğini, mirasbırakanın geriye değersiz taşınmazlarını bıraktığını ileri sürerek çekişmeli taşınmazların tapu kayıtlarının miras payı oranında iptali ile adına tesciline, olmazsa tenkise karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, zamanaşımı ve hak düşürücü süre itirazında bulunarak, taşınmazların bir kısmının bedeli karşılığında bir kısmının ise altın bedeli olarak devredildiğini, mirasbırakandan geriye başka taşınmazların da kaldığını, temliklerin mal kaçırma kastıyla yapılmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, muvazaa iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesiyle tapu iptali ve tescil isteğinin reddine, tenkis isteğinin kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; 1927 doğumlu mirasbırakan …’in 05.05.2010 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak davacı kızı … ve davalılar eşi… ve oğulları … ile dava dışı çocukları … ve…’in kaldıkları,
1- Mirasbırakanın 166 ada 12 parsel ile 186 ada 13 parsel sayılı taşınmazlarını 21.09.2004 tarihinde satış suretiyle davalı eşi Huriye Tunçer’e devrettiği,
2- Mirasbırakanın 179 ada 313, 314 ve 318 parsel sayılı taşınmazlarını 21.08.1997 tarihinde, 179 ada 384 parsel sayılı taşınmazını ise vekil marifetiyle 14.08.2002 tarihinde satış suretiyle davalı oğlu …’e devrettiği,
3- Mirasbırakanın 176 ada 4 parsel sayılı taşınmazını 18.08.2004 tarihinde, 176 ada 24 parsel sayılı taşınmazını ise 25.07.2008 tarihinde satış suretiyle davalı oğlu …’e devrettiği, 137 ada 40 parsel ile 195 ada 143 parsel sayılı taşınmazların ise 23.05.1996 tarihli tesis kadastrosu ile davalı … adına senetsizden tespit gördüğü,
4- Mirasbırakanın 147 ada 25 parsel sayılı taşınmazını 26.05.1999 tarihinde satış suretiyle davalı oğlu …’e devrettiği, 101 ada 5 parsel sayılı taşınmazın ise 23.05.1996 tarihli tesis kadastrosu ile davalı … adına senetsizden tespit gördüğü,
5- 109 ada 9 parsel ile 123 ada 1 sayılı taşınmazların 23.05.1996 tarihli tesis kadastrosu ile davalı … adına senetsizden tespit gördüğü anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu’nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince, mirasbırakanın tüm çocuklarına taşınmaz temlik ettiği ancak davacının küçük yaşta evlatlık olarak verildiği ve davacının İzmir’de yaşaması nedeniyle ilişkilerin zayıf olduğu, dolayısıyla davacıdan mal kaçırıldığı toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
Ancak tapuda kayıtlı olmayan taşınmazlar, taşınır mal niteliğindedir. Tapusuz taşınmazlarda zilyetlikten ibaret olan hakkın devri suretiyle yapılan elden bağışlama sözleşmeleri hiçbir şekilde biçim koşuluna bağlı değildir. Bu nedenle gizlenerek yapılan bağış niteliğindeki tasarruflar geçerlidir. Bu tür durumlarda 01.04.1974 tarih ½ sayılı İBK’nın uygulanma yeri yoktur.
Somut olayda da, davalı … adına kayıtlı 9 ve 1 davalı … adına kayıtlı 5 davalı … adına kayıtlı 40 ve 143 parsel sayılı taşınmazların senetsizden malikleri adına tespit ve tescil edildiği kayden sabittir.
Öte yandan, taraf tanıkları Sökünler mevkiindeki bir taşınmazın davalı …’e bedeli ödenerek satıldığını bildirmişler ancak mahkemece hangi taşınmazın gerçek satış işlemi ile devredildiği açıklığa kavuşturulmamıştır.
Hal böyle olunca, 1, 9, 5, 40 ve 143 parseller bakımından davanın reddedilmesi, davalı … adına olan 4, 24 ve 52 sayılı parsellerin hangisinin temlikinin gerçek satış olduğunun saptanması, saptanacak bu taşınmaz bakımından da davanın reddedilmesi, diğer tüm taşınmazlar bakımından davacının miras payı oranında iptal-tescil isteğinin kabul edilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile tenkis isteğinin kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
Taraf vekillerinin değinilen yönler itibariyle yerinde olan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 27.03.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.