Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2016/3688 E. 2019/3337 K. 23.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/3688
KARAR NO : 2019/3337
KARAR TARİHİ : 23.05.2019

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece asıl ve birleştirilen davaların kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından süresinde duruşma istemli temyiz edilmiş ise de, posta gideri tebligata yarar şekilde ikmal edilmediğinden 6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK’un 438/1. maddesi gereğince duruşma isteği reddedilmiş olmakla; Tetkik Hakimi …’ın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Asıl ve birleştirilen davalar, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Asıl davada davacılar, ortak mirasbırakanları …’in maliki olduğu … ada … ve … parsel sayılı taşınmazlarını 31.05.1979 tarihinde çocuklarından davalı … ve diğer davalıların murisi …’e satış suretiyle temlik ettiğini, yapılan temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, anılan taşınmazların imar uygulaması ile dava konusu … ada …, … ada … ve … ada .. parsel sayılı taşınmazdaki paylara revizyon gördüğünü ileri sürerek, çekişmeli taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini istemişlerdir.
Birleştirilen 2013/346 esas ve 2014/1103 esas sayılı davalarda da davacılar, asıl davadaki iddiaları tekrarlayarak, miras payları oranında iptal ve tescile karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar, asıl ve birleştirilen davalarda; mirasbırakanın biri resmi biri gayri resmi olmak üzere iki evlilik yaptığını, dava konusu taşınmazlar üzerinde bulunan kerpiç evde hep birlikte yaşamakta iken kadınlar arasında anlaşmazlık çıkması üzerine mirasbırakanın çekişmeli taşınmazları evin en büyük ve çalışan çocukları … ve …’e sattığını, satış bedeli ile de yeni bir taşınmaz satın alarak birlikte yaşadığı … ve ondan olma çocukları ile buraya yerleştiğini, bu taşınmazın mirasbırakanın ölümü nedeniyle … adına tescil edildiğini, mirasbırakanın mal kaçırma kastı bulunmadığını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, mirasbırakan tarafından yapılan temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunun kanıtlandığı gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davaların kabulüne karar verilmiştir.
Mirasbırakan …’in 10.10.1980 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak birlikte yaşadığı Yeter’den olma davacı çocukları …, … ve … ile eşi …’ten olma davacı kızı …’i, davalı oğlu …’i, dava dışı oğlu …’yı, 1982 yılında ölen oğlu …’in davalı eşi ve çocuklarını, 1996 yılında ölen kızından olma davacı torunu … ile dava dışı torunlarını bıraktığı, … mahallesinde bulunan kök … ada … ve … parsel sayılı taşınmazların tamamı mirasbırakan … adına kayıtlı iken; mirasbırakanın bizzat … sayılı parseli 851 pay kabul ederek 151 payını …’e ve kalan 700 payını …’e 20.000 ETL’ye; … sayılı parseli 3 pay kabul ederek 1/3 payını …’e ve kalan 2/3 payını da …’e 10.000 ETL’ye satış suretiyle temlik ettiği, … ve … parsel sayılı taşınmazların 11.10.2010 tarihli imar işlemi neticesinde … ada …, … ada … ve … ada … parsel sayılı taşınmazlarda İbrahim ve Mehmet adına belirli paylarda şuyulandırıldıkları kayden sabittir.
Hemen belirtilmelidir ki, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Yukarıda açıklanan ilkeler somut olgular ile birlikte değerlendirildiğinde; davalıların, mirasbırakanın dava konusu taşınmazların satış bedeli ile … köyünde yeni bir taşınmaz alarak birlikte yaşadığı … ve ondan olma çocukları ile bu taşınmaza yerleştiğini savundukları, getirtilen … parsel sayılı taşınmazın tapu kayıtlarının incelenmesinde, …’ın 5.010 m2’lik tarla vasıflı taşınmazı 05.10.1984 tarihinde üçüncü kişilerden satın alma yolu ile edindiği, anılan taşınmazın ifrazı ile … ve … sayılı parsellerin oluştuğu, …’ın … sayılı parseli 23.02.1989 tarihinde, … sayılı parseli ise 03.01.1991 tarihinde üçüncü kişilere sattığı, dinlenen tanık beyanları uyarınca mirasbırakanın dava konusu taşınmazlarını oğullarına satarak elde ettiği para ile …’deki taşınmazı haricen satın aldığı, buraya … ve ondan olma çocukları ile yerleştiği, ölümü üzerine … adına tescil edildiği, mirasbırakanın bu taşınmazda ölünceye kadar ikamet ettiği, davalıların savunmasının doğrulandığı, mirasbırakan ile davacılar arasında temlik tarihinde mal kaçırmayı gerektirecek
herhangi bir husumetin ortaya konulamadığı, ayrıca 6100 sayılı HMK’nin 190. ve 4721 sayılı TMK’nin 6. maddeleri uyarınca herkesin iddiasını ispatla mükellef olduğu gözetildiğinde davacı tarafın muvazaa iddiasını kanıtlayamadığı, muris muvazaası nedenine dayalı iptal-tescil davalarında herhangi bir hak düşürücü süre ya da zamanaşımı süresinin olmadığında kuşku yok ise de; temlik ve murisin ölüm tarihi üzerinden çok uzun süre geçmesinin eldeki davada olduğu gibi ispat hukuku açısından sorunlar doğurduğu, akitte gösterilen bedel ile keşfen saptanan gerçek değer arasındaki farkın da tek başına temlikin muvazaalı olduğunu göstermeyeceği bir bütün halinde değerlendirildiğinde mirasbırakan tarafından yapılan temlikin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekir iken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23.05.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.