Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2016/3466 E. 2019/745 K. 07.02.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/3466
KARAR NO : 2019/745
KARAR TARİHİ : 07.02.2019

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, davaya konu 1 nolu parseldeki binanın kendi katkılarıyla yapıldığını, mirasbırakan annesi …’nın taşınmazdaki 1/2 payını vekil kıldığı gelini Senem vasıtasıyla davalı oğluna temlik ettiğini; vekaletname tarihinde mirasbırakanın hukuki ehliyeti bulunmadığını, ayrıca temlikin mirastan mal kaçırma amacıyla muvazaalı biçimde yapıldığını ileri sürerek tapu iptali-tescile karar verilmesini istemiştir.
Davalı, satın alma ve paylaştırma savunmalarında bulunarak davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, mirasbırakanın hukuki ehliyetinin yerinde olduğu, ancak temlikin mirastan mal kaçırma amacıyla yapıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Gerçekten de, mirasbırakan …’ün vekaletname ve akit tarihleri itibariyle hukuki ehliyeti haiz olduğu … Kurumu raporuyla saptandığına göre, uyuşmazlığın muris muvazaasına dayalı istek yönünden çözümlenmesi gerekeceği açıktır.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, dava konusu 1 parsel sayılı taşınmazın ifraz öncesi geldiği ana taşınmazda (16 parsel) mirasbırakan …’nın 638/26320 payı mevcut iken, bu payının yarısı olan 319/26320 payını üzerinde tutup diğer yarı payı olan 319/26320 payını 25.03.1981 tarihinde satış suretiyle davacı kızı …’e temlik ettiği; sonradan taşınmazın 31440 ada 1 parsel (4 katlı betonerme bina) olarak yarı yarıya mirasbırakan … ve kızı … adlarına kayıtlandığı; mirasbırakanın, üzerinde kalan dava konusu 1/2 payını da 16.09.2010 tarihli vekaletnameyle vekil kıldığı gelini (… eşi) Senem vasıtasıyla 07.10.2010 tarihli resmi akitte davalı oğlu …’a satış suretiyle temlik ettiği; mirasbırakanın 08.08.2012 tarihinde ölümüyle, geride ilk eşinden olma kızı … ile ikinci eşinden olma oğlu …’ın kaldığı, eldeki davanın … tarafından … aleyhine açıldığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (nitelikli-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere; görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 s. Türk Medeni Kanununun 706, 6098 s. Türk Borçlar Kanununun 237 (818 s. Borçlar Kanunun 213) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki kişisel ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca, mirasbırakanın yukarıda değinilen anlamda bir paylaştırma kastının bulunup bulunmadığı hususunun açıklanan olgular ile toplanmış-toplanacak deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle açıklığa kavuşturulması ve varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, davalının paylaştırma savunması üzerinde durulmadan eksik inceleme ile yetinilerek sonuca gidilmesi isabetli olmamıştır.
Davalının temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07.02.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.Başkan