Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2016/343 E. 2018/14793 K. 22.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/343
KARAR NO : 2018/14793
KARAR TARİHİ : 22.11.2018

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, 3311 ada 2 parsel sayılı taşınmazının bulunduğu yerden yol geçtiğini ve taşınmazının yeşil alan olarak ayrılmak suretiyle tapunun miktarının azaldığını söyleyen komşusu olan davalının, taşınmaz için 48.000,00 TL ödeyeceğini belirttiğini, okuma yazması iyi olmadığı ve cahil olduğu için davalıya inanarak taşınmazı temlik ettiğini, araştırmaları sonrası taşınmazından yol geçmediği ve imar uygulaması yapılarak taşınmazın daha da değerlendiğini öğrendiğini, yaşlılığı ve bilgisizliği nedeniyle kandırıldığını, taşınmazın gerçek değeriyle satış değeri arasında açık oransızlık bulunduğunu ileri sürerek, davalı adına olan tapu kaydının iptaliyle adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, hile iddiasının ispat edilemeediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi …’un raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; davacının yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 8.20 TL. bakiye onama harcının temyiz edenden alınmasına, 22/11/2018 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

– KARŞI OY –

Dava, aldatma( hile), aşırı yararlanma( gabin) hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı, taşınmazından yol geçirildiğini komşusundan duyduğunu, evine gelen bir kişinin “senin taşınmazından yol geçirildi çok az payın kaldı yerini bana sat” dediğini, daha sonra paydaşlardan birinin oğlu olduğunu söyleyen kişi ile tekrar gelerek “çok az yerin kaldı, işine yaramaz bize payını sat, seni tapuya götürelim” dediklerini, bu arada birinin 40.000,00TL teklifine karşılık davalının 48.000,00TL fiyat verdiğini, yol geçmesi nedeniyle taşınmazının değerinin azaldığına inandırıldığını, yıllardır tanıdığı komşusunun kendisine zarar vermeyeceğini düşünerek tapuda bizzat işlem yaptığını, ertesi gün içinden yol geçen yeri sattığını oğluna söylediğinde, yapılan ararştırmada, satılan taşınmazın imar nedeniyle değerinin azalmayıp aksine arttığı, 250.000TL bedelle satılabileceğinin tespit edildiğini, yol geçen taşınmazın komşu 3311 ada 1 parsel olduğunu ve bu taşınmazdaki payını 08.07.2015 tarihinde 48.000,00TL bedelle sattığını, yer satmaya ihtiyacı olmadığı halde yaratılan mizansenle yaşlılığı, yerin durumu ve değeri hakkındaki bilgisizliğinden yararlanılarak kandırıldığını bedeller arasında aşırı oransızlık bulunduğunu, satış işleminin hile ve gabin sonucu yapıldığını ileri sürerek davalıya satılan payın iptaliyle adına tescilini istemiştir.
Davalı vekili, davalının taşınmazda paydaş olup iddiaların yerinde olmadığını belirterek davanın reddini savunmuş, davalı 20.10.2015 günlü oturumda, dava konudu taşınmazı 50.0000,00TL bedelle satın aldığını 2.000,00TL belediye borcunu ödedikten sonra davacıya 48.000,00TL ödediğini bildirmiştir.
Mahkemece,aldatma (hile) iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 3311 ada, 2 parsel sayılı taşınmazın imar sonucu 09.05.2014 tarihinde 2.024,31 m2 miktarlı arsa cinsiyle, paylı olarak tescil edildiği, davacı …’in taşınmazdaki 11494/67477 payının 14.10.2014 tarihinde paydaşlardan davalı …’a satıldığı, satış ve tevhit sonucu davalı …’un taşınmazda 48062/202431 pay sahibi olduğu, davacının yine aynı imar işlemiyle oluşan ve payı azalan 3311 ada 1 parsel sayılı komşu taşınmazdaki payının 08.07.2015 tarihinde 48.000,00TL bedelle satıldığı, 1930 doğumlu davalının işlem tarihinde 84 yaşında olduğu saptanmıştır.
Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 sayılı Borçlar Kanunun 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
Somut olayda, satış işlemi 14.10.2014 tarihinde yapılmış, dava 16.10.2014 tarihinde hak düşürücü sürede açılmıştır.
Aldatma olgusunun her türlü delille ispatı mümkün olup yeminli, dinlenen, davacı tanığı …, davalı …’un davacının evine gelerek “yol geçtiğinden 100m2 kalan taşınmazı satın almak istediğini” bildirdiğini aynı gün taşınmazın satışının yapıldığını, tanık …, davacı, davalı ve birkaç kişiyi dava konusu yerde gördüğünü, davacının, yoldan bölünen 100 m2 lik yerini bakmaya geldiklerini söylediğini, davacının ekonomik durumu iyi olup mal satmaya ihtiyacı olmadığını bildirmiş, davalı tanığı …, davalı …’un davacının telefon numarasını aldığını, birkaç gün sonra da davacının davalı ile görüşmek istediğini, tanık … ise, taşınmazda babasının da payı olduğunu davacının payını satmak istediğini emlakçiden duyduğunu bildirmiştir.
Belirtilen ilkeler, yeminli tanık anlatımları ve tapu kayıtları birlikte değerlendirildiğinde; imar sonucu oluşan 3311 ada, 1 parsel ve dava konusu 3311 ada, 2 parsel sayılı taşınmazların paylı olarak 09.05.2014 tarihinde tapuya tescil edildiği, davacının her iki taşınmazda paydaş olduğu, dava konusu 2 parsel sayılı taşınmazda paydaş olan davalı …’un davacının evine giderek “yol nedeniyle 100 m2 kalan taşınmazda ki payını” almak istediği, 14.10.2014 tarihinde davacının 2 parsel sayılı taşınmazda ki 11494/67477 payının davalıya satıldığı, davacının 2 parselde ki 11494/67477 payının 100 m2 değil, 344.82 m2 olduğu, 344,82m2 pay değerinin keşfen 189.651,00TL olarak saptandığı, davalı 20.10.2015 tarihli oturumda davacı payını 50.000,00TL bedelle aldığını, 2.000,00TL belediye borcunu ödendikten sonra davacıya 48.000,00TL ödediğini kabul ettiği, resmi senette pay değerinin ise 108.000,00 TL olarak gösterildiği, gerçekte davacının, komşu 1 parseldeki payının küçüldüğü ve bu payını 08.07.2015 tarihinde 48.000,00TL bedelle satıldığı, işlem tarihinde 84 yaşında olan davacının, yıllardır komşusu ve taşınmazda paydaş olan davalının sözlerine güvenmesi ve inanmasının olağan olduğu, yakın tarihteki imar değişikliklerini bilebilecek durumda olmadığı, dava konusu taşınmazda paydaş olan davalı …’un durumu bilmesine rağmen yol geçmesi nedeniyle 100m2 kaldığı ve değerinin düştüğü konusunda davacıyı yanılttığı, yaşlılığı ve bilgisizliğinden yararlanarak gerçek değerinin dörtte biri kadar düşük bedelle dava konusu davacı payını satın aldığı, davalının kasıtlı aldatması sonucu davacının payını sattığı saptanmıştır.
Hal böyle olunca, belirtilen nedenlerle davanın kabulü gerektiği görüşünde olduğumdan, davanın reddine ilişkin yerel mahkeme kararının onanmasına ilişkin çoğunluk görüşüne katılmıyorum.