Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2016/3015 E. 2019/170 K. 16.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/3015
KARAR NO : 2019/170
KARAR TARİHİ : 16.01.2019

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı … vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’nün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan …’nun maliki olduğu 151 ada 1 parsel sayılı taşınmazı kız çocuklarından mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olarak davalı …’e devrettiğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tescile karar verilmesini istemiştir.
Davalı …, mirasbırakana kendisi ve eşinin baktığını, bakım karşılığı taşınmazın devredildiğini belirterek davanın reddini savunmuş, diğer davalılar ise temlikin bedelsiz olduğunu, mirasbırakanın diğer mirasçılarına taşınmaz vermediğini belirtmişlerdir.
Mahkemece, işlemin aslında bağış olduğunun taraflarca ikrar edildiği, bu şekilde muvazaa iddianın ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan …’nun 30.07.2005 tarihinde ölümü ile geriye 2014 yılında ölen eşi …’dan olan çocukları davacı …, davalı … ile dahili davalılar …, … ve …’nın mirasçı olarak kaldığı, dava konusu 151 ada 1 parsel sayılı 318m2 miktarlı arsa nitelikli taşınmazın 159/318 payı mirasbırakan …adına kayıtlı iken 08.11.2001 tarihli satış akdi ile bir milyar bedelle davalı …’e devredildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu’nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince, davalının mirasbırakan ve eşi …’nın tüm ihtiyaçlarını karşıladığı, bakımlarını yaptığı savunmasında bulunduğu, dahili davalı kardeşlerinin davalı …’in annesi ve babası ile kaldığını, onlarla kardeşlerinin ilgilendiğini beyan ettiği, dinlenen tanıkların da mirasbırakanın bakımını davalı oğlunun yaptığını belirttikleri ve muvazaanın ispatına yarar beyanda bulunmadıkları, mirasbırakanın dava konusu taşınmaz dışında 1680 parsel sayılı 839m2 miktarlı tarla nitelikli taşınmazın tamımı ile 1518 parsel sayılı 1.440m2 miktarlı tarla nitelikli taşınmazın 1/4 payının halen adına kayıtlı olduğu dosya kapsamı ile sabittir.
Hemen belirtilmelidir ki; satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. Semenin (bir başka ifade ile malın bedelinin) ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet ya da emek de olabileceği kabul edilmelidir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 29.04.2009 günlü 2009/1-130 sayılı kararı). Esasen, yukarıda da değinildiği üzere muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 01.04.1974 günlü 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının mirasbırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir. Başka bir ifade ile murisin iradesi önem taşır.
O halde, yukarıda değinilen somut olgular, açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde mirasbırakanın gerçek irade ve amacının diğer mirasçılarından mal kaçırma olmadığı, kendisine özenle bakan oğlu davalıya minnet duyguları ile çekişmeli taşınmazı temlik ettiği, temlikin, bakım, hizmet ve emek karşılığı gerçekleştirildiği kabul edilmelidir.
Hâl böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek, yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalı …’in yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile yukarıda açıklanan nedenlerden ötürü hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.01.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.Başkan