Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2016/2783 E. 2019/269 K. 17.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/2783
KARAR NO : 2019/269
KARAR TARİHİ : 17.01.2019

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil olmazsa bedel davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı … vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa bedel isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakanları …’in, çekişme konusu 117 ada 2 ve 117 ada 4 parsel sayılı taşınmazlarını davalıların murisi olan oğlu …’a satış suretiyle devrettiğini, dava konusu 112 ada 29 sayılı parseli ise kadastro çalışmaları sırasında yine oğlu … adına tescil ettirdiğini, anılan temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek miras payları oranında tapu iptali ve tescile, olmazsa bedele karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar, devirlerin muvazaalı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, 112 ada 29 sayılı parselin mirasbırakan … ile ilgisinin bulunmadığı, ayrıca 3402 sayılı yasanın 12/3. maddesinde düzenlenen hakdüşürücü sürenin de geçtiği gerekçesiyle anılan taşınmaz bakımından davanın reddine, 117 ada 2 ve 4 parsel sayılı taşınmazlar bakımından ise muvazaa iddiasının kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, karar davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1914 doğumlu mirasbırakan …’in 30.01.1994 tarihinde öldüğü, geriye davacı çocukları … ile kendisinden sonra ölen oğlu …’ın eşi dava dışı eşi …, davacı oğlu … ve dava dışı çocukları Hakan, Nezahat, Nebahat ile kendisinden sonra ölen oğlu …’ın dava dışı eşi …, davalı çocukları …, …, … ve dava dışı çocukları …, …, …’in kaldıkları, dava konusu 112 ada 29 parsel sayılı taşınmazın 1989 yılında davalıların murisi … adına tespit gördüğü, evvelinin murisle ilgisinin bulunmadığı, çekişme konusu 117 ada 2 ve 4 parsel sayılı taşınmazlar kök mirasbırakan … adına kayıtlı iken 22.09.1993 tarihinde davalıların mirasbırakanı olan oğlu …’a satış suretiyle devrettiği, adı geçenin de 17.11.2005 tarihinde farklı yevmiye sayılı akitlerle 2 sayılı parseli davalı …’ye, 4 parsel sayılı taşınmazı eşit paylarla davalı çocukları Eyüp ve Kani’ye satış suretiyle devrettiği, bilahare …nin 2 sayılı parseli 01.10.2013 tarihinde dava dışı 3. kişiye devrettiği, davalı …’nin ise 4 sayılı parseldeki ½ payını 14.06.2010 tarihinde davalı …’ye aktardığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Hemen belirtilmelidir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de, Ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı hususlarının araştırılmasında ve satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 190. maddesinde, “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.”; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun(TMK) 6. maddesinde, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” şeklinde yer alan hükümlerle, açılmış bir davada ispat yükünün kural olarak davacıya yüklendiği tartışmasızdır.
Somut olaya gelince; dinlenen davacı tanıklarının muris muvazaasını kanıtlar şekilde somut ve açık beyanda bulunmadıkları, temliklerin davacılardan mal kaçırma amacı ile davalıların murisi olan …’a temlik edildiğinin davacılar tarafından usulüne uygun olarak kanıtlanamadığı, salt bedeller arası oransızlığın muris muvazaasının kanıtı olamayacağı açıktır.
Hal böyle olunca, davalı … yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile kabul edilmesi isabetsizdir.
Davalı …’nin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.01.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.