Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2016/2278 E. 2018/15706 K. 19.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/2278
KARAR NO : 2018/15706
KARAR TARİHİ : 19.12.2018

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ :TAPU İPTAL-TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’nun raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava,……..lik ve hile hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, paydaşı olduğu eski 521 parsel sayılı taşınmazın diğer paydaşının davalı olduğunu, taşınmaz üzerinde bulunan iki katlı evin birinci katında davalının ikinci katında ise kendisinin oturduğunu daha sonra davalı tarafından ifraz yapılmak istenmesi üzerine taşınmazın 672 ve 673 parsel sayılı taşınmazlara bölündüğünü ancak bu bölme işleminde kandırıldığını, işlem sırasında…….. olduğunu ileri sürerek 11/06/2013 tarihinde yapılan ifraz işleminin iptali ile tapunun eski hali ile yeniden tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, işlemlerin davacının isteği ile yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının işlemi bilerek ve isteyerek yaptığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; tarafların paydaşı olduğu eski 521 parsel sayılı taşınmazın 11.06.2013 tarihli ifraz işlemi ile 672 ve 673 parsellere ayrıldığı, aynı tarihli taraflar arasında yapılan taksim işlemi ile 672 parselin davacı, 673 parselin de davalı adına tescil edildiği, …….. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/62 Esas sayılı dosyasında 25.5.2015 tarihli karar ile davacının TMK 405. maddesi gereği kısıtlandığı davacıya atanan vasinin vekile vekaletname vererek davaya dahil olduğu anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, davada,……..lik hukuki sebebi yanında, hile hukuksal nedenine de dayanıldığına göre,……..liğin kamu düzeni ile ilgili olması sebebiyle mahkemece kendiliğinden gözetilerek, önemine binaen öncelikle incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.
Bilindiği üzere; davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Medeni Kanunun “ fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir “ biçimindeki 9. maddesi hükmüyle hak elde edebilmesi, borç ( yükümlülük ) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlamış. 10. maddesinde de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “ ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan bir ergin kişinin fiil ehliyeti vardır. “ hükmünü getirmiştir.
“Ayırtım gücü” eylem ve işlev ehliyeti olarak ta tarif edilerek aynı yasanın 13. maddesinde “yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk yada bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.
Hemen belirtmek gerekir ki, Medeni Kanununun 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı 11.06.1941 tarih 4/21)
Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında bir kimsenin ehliyetinin tespitinin şahıs ve mamelek hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar. Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa…….. olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta müşahede kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 282. maddesinde belirtildiği gibi bilirkişinin “oy ve görüşü” hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, …….. gibi salt …….. nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi …….. ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.
Hele ayırt etme gücünün nisbi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle … Kurumundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen Medeni Kanunun 409/2 maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.
Ne var ki, mahkemece……..lik iddiası bakımından yukarıda değinilen ilkeler uyarınca bir araştırma yapılmış değildir.
Hâl böyle olunca, öncelikle vasi için husumete izin kararının dosya arasına alınması, bu eksiklik giderildikten sonra hukuki……..liğin kamu düzeni ile ilgili olduğu gözetilerek önemine binaen öncelikle incelenmesi, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, varsa davacıya ait doktor raporları, reçeteler, hasta müşahade kağıtları vs. temin edilerek 11.06.2013 tarihinde davacının …….. olup olmadığı yönünde … Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınması,…….. olduğu saptanırsa davanın kabul edilmesi, …….. olduğu saptanırsa hile hukuksal nedeni üzerinde durularak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.
Davacının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.12.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.