Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2016/2009 E. 2018/15771 K. 20.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/2009
KARAR NO : 2018/15771
KARAR TARİHİ : 20.12.2018

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVACILAR : … MİRASÇILARI … V.D.
DAVALILAR : … VD.
DAVA TÜRÜ : TENKİS

Taraflar arasında görülen tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar taraf vekilleri tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’nin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-
Dava, tenkis isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan eşi …’ın maliki olduğu 184 ada 46 parsel sayılı taşınmazdaki 2 numaralı bağımsız bölümün intifa hakkını üzerinde bırakıp çıplak mülkiyetini ilk eşinden olan davalı kızı Sebahat’a bağış suretiyle, … Motorlu Araçlar Ltd. Şirketindeki hisselerini ise davalı gelini Şenay’a devrettiğini, temliklerin saklı payı zedeleme kastıyla yapıldığını ileri sürerek tenkise karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında ölümü üzerine mirasçıları davaya devam etmişlerdir.
Davalılar, iddiaların doğru olmadığını, temlik tarihinde mirasbırakan ile davacının evli olmadıklarından mirasçılık sıfatının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, iddianın sabit olduğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, 1940 doğumlu mirasbırakan …’ın 07.06.2012 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak ilk eşinden olma davalı kızı Sebahat ile dava dışı oğlu Erhan ve ikinci eşi davacı …’nin mirasçı olarak kaldıkları, yargıma sırasında davacının ölümü üzerine ilk eşi Mehmet’ten olma çocukları Hamit ve Zeki tarafından davaya devam edildiği, mirasbırakanın maliki olduğu 2 nolu bağımsız bölümü 25.11.2009 tarihinde davalı kızı Sebahat’a satış suretiyle devrettiği, 03.12.2009 tarihinde davacı … ile evlendikleri anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere mirasçılık ve mirasın geçişi mirasbırakanın ölüm tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir (4722 s. Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun m. 17). Mirasbırakan 1.1.2002 tarihinden önce ölmüşse 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümlerinin, 1.1.2002 tarihinden sonra ölmüşse 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ilgili hükümlerinin uygulanması gerekir.
Tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmalarının (tebberru) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul, miras bırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilebilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik) dışı terekenin tümünün bilinmesiyle mümkündür. Tereke, miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu mameleki kıymetler ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Miras bırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin bir aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de terekenin pasifidir. Belirtilen borçların aktiften indirilmesiyle net tereke oluşur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılıp parasal olarak miktarının tesbiti gerekir. Miras bırakanın4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun(TMK) 564. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve subjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak saptanmalıdır. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez.
Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya TMK’nın 565. maddesinin 1., 2. ve 3. bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde, özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken TMK’nın 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek, davalı mahfuz hisseli mirascılardan ise aynı Kanun’un 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa, davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede düzenlenen alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.
Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde, tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (sabit tenkis oranı) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (TMK 564. md.) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse, bu kısımlar bağımsız bölüm halinde taraflar adına tescil edilmelidir. Eğer gizli bağış yoluyla taşınmaz alınmış ise, taşınmaz değil ödenen değer tenkise tabidir. Bu durumda, ödenen paranın mirasın açıldığı gündeki değerine, o günden karar gününe kadar geçen süre içindeki toptan eşya fiyat endeksleri ile bu süre içinde oluşan nitelik ve imar değişikliği gibi fiyata etkili özel unsurlar hakkaniyet kuralları çerçevesinde uygulanarak değeri hakim tarafından belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmelidir.

Öte yandan, bilindiği ve TMK’nın 565/4 maddesinde düzenlendiği üzere mirasbırakanın saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yaptığı açık olan kazandırmalar tenkise tabidir.
Somut olay, dosya içeriğinden, toplanan delillerden ve özellikle tanık beyanlarından mirasbırakanın temliki, saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yaptığı kanıtlanmış değildir. Dolayısıyla tenkis koşullarının oluştuğundan söz etme olanağı yoktur.
Hâl böyle olunca, tenkisin koşulları oluşmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Davacıların temyiz itirazlarının reddi ile davalıların yerinde bulunan temyiz itirazının kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20.12.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.