YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/18412
KARAR NO : 2020/2023
KARAR TARİHİ : 01.06.2020
MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ: TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan babası …’ın, mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla 1313 ada 3, 1314 ada 3, 4, 1316 ada 3, 1325 ada 2, 4 parsel ve 1310 ada 6 parsel sayılı taşınmazlarını davalı oğlu …’a, 1284 ada 1, 1302 ada 4 ve 1303 ada 3 parsel sayılı taşınmazları davalı oğlu …e, 1284 ada 1, 1303 ada 1, 1310 ada 1, 1311 ada 4, 1316 ada 2, 1325 ada 1 parsel sayılı taşınmazları davalı oğlu …’e, 1322 ada 11, 1324 ada 2, 3 ile 1325 ada 2 parsel sayılı taşınmazları davalı oğlu …e muvazaalı satış işlemi ile temlik ettiğini ileri sürerek, miras payı oranında tapu iptal-tescil isteğinde bulunmuştur.Davalı … davanın reddini savunmuş, davalılar … ve … davayı kabul etmiş, diğer davalı … herhangi bir savunma getirmemiştir.Mahkemece, işlemin tarafı olan davacının kendi muvazaasına dayanarak dava açamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1930 doğumlu mirasbırakan …’ın 02.10.2002 tarihinde ölümü ile geride mirasçı olarak davacı oğlu …, davalı oğulları …, …, …, … ile dava dışı kızları …ve …, kendisinden önce ölen kızı …’nin çocukları İlhan, … …, kendisinden önce ölen oğlu …’nin çocukları … ve …’i bıraktığı; mirasbırakanın, 05.04.2002 tarih ve 225 yevmiye numaralı resmi akitle 116/65 parsel sayılı taşınmazı davalı …’a; 08.07.2002 tarih ve 392 yevmiye numaralı resmi akitle 116/13, 116/15, 119/1 parsel sayılı taşınmazları davalı …’a, 107/27, 116/16 parsel sayılı taşınmazları davalı …’e, 107/29, 118/1 parsel sayılı taşınmazları davalı …’e; 12.07.2002 tarih ve 401 yevmiye numaralı resmi akitle 116/2, 116/58, 116/59, 116/60, 116/61, 116/62, 116/63 parsel sayılı taşınmazları davalı …’e, 116/54, 116/55, 116/56, 116/57, 116/66, 116/67, 116/68, 116/70 parsel sayılı taşınmazları davacı …’e satış suretiyle temlik ettiği; davacının dava konusu ettiği taşınmazların, mirasbırakanın davalılara devrettiği kök parsellerden imar uygulaması ile oluşan yeni parseller olduğu anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu’nun (BK) 213.) ve Tapu Kanununun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ile durumun aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; davalılar … ve … davayı kabul etmiş olmasına rağmen bu davalılar hakkında davanın reddedilmesi doğru olmadığı gibi davacı …’in dava konusu ettiği taşınmazlar, mirasbırakan … tarafından davalılara devredilen taşınmazlar olup kendi adına kayıtlı taşınmazlarla ilgili bir dava açılmadığına göre mahkemenin “davacının kendi muvazaasına dayanamayacağı” yönündeki gerekçesi de doğru değildir.Hal böyle olunca, diğer mirasçılar tarafından açılan davalar da değerlendirilmek suretiyle, yukarıdaki ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılması, mirasbırakanın gerçek amaç ve iradesinin açıklığa kavuşturulması, toplanan ve toplanacak tüm delillerin değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.Davacının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 01.06.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.