Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2016/17638 E. 2020/1730 K. 11.03.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/17638
KARAR NO : 2020/1730
KARAR TARİHİ : 11.03.2020

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Davacı, mirasbırakan babası Zülfi Turan’dan intikal eden 117 ada 50 – 119 ada 2 -137 ada 14 – 142 ada 8- 178 ada 8 – 200 ada 9 – 156 ada 21 – 130 ada 22 – 23 – 25 parsel nolu taşınmazlardaki paylarının tüm mirasçılar tarafından davalıya satış yolu ile devredildiğini şifahi olarak dava tarihi itibarı ile öğrendiğini, kendisinin 11.11.1986 doğumlu olup muris babasının ölüm tarihinde 17 yaşında olduğunu, adına intikal eden hisselerin kendisine velayeten dava dışı annesi Mevlüde tarafından davalıya satış yoluyla devredildiğini, TMK’ nın 343. Maddesine göre velayet altındaki çocuğun borç altına girebileceği işlemlerin geçerliliğinin kayyımın katılmasına ve hakimin onayına bağlı olduğunu, her ne kadar yaşı küçük olduğu için adına annesi Mevlüde imza atmışsa da hakim onayı olmadığından dayanak satış ve devir işleminin geçersiz olduğunu, yapılan satış işleminin gerçekte bağış sözleşmesi olup muvazaalı bir satış olduğunu ileri sürerek dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile payı oranında adına tescilini istemiştir.
Davalı, davacının dava konusu taşınmazların devrini yeni öğrendiği iddialarının doğru olmadığını, dava konusu taşınmazlardan 130 ada 22,23,25 parsellerin kamulaştırma bedellerini davacıya ödediğini,bu hususa diğer kız kardeşlerin de şahit olduğunu, bu taşınmazlar üzerinde bulunan bağ omcalarının tarafından dikilerek yetiştirildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, Türk Medeni Kanununun 342/3 ve Türk Medeni Kanununun 462.maddesindeki vesayet kurumundan farklı olarak; velayeti üstlenen kişileri (veli) velayet altındaki küçüğün mallarını satarken hakim iznine tabi tutmadığı, Türk Medeni Kanununun 356/2.maddesi hükmü, doğrudan bir izin hükmü olmayıp velinin sorumluluğunu düzenleyen bir hüküm olduğu, veli izin alıp tasarruf işleminde bulunduğu takdirde, çocuk ergin hale geldiğinde çocuğun sorumluluk davasından kendisini korumak amacına yönelik olduğu satış işleminin geçerli olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, davaya konu 117 ada 50 – 119 ada 2 -137 ada 14 – 142 ada 8- 178 ada 8 – 200 ada 9 – 156 ada 21 – 130 ada 22 – 23 – 25 parsel nolu taşınmazlar mirasbırakan Zülfi Turan adına kayıtlı iken ölümüyle mirasçıları olan davacı kızı Zeynep,davalı oğlu Mehmet Siraç, dava dışı eşi Mevlüde ve dava dışı çocuklarına intikal ettiği, Mevlüde’nin davacı kızı Zeynep adına velayeten çekişmeli taşınmazlardaki payını 02.04.2004 tarihinde davalı …’a satış suretiyle devrettiği, aynı resmi senette diğer mirasçıların da paylarını davalıya temlik ettikleri anlaşılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki, iddianın içeriği ve ileri sürülüş biçiminden davada velayet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayanıldığı anlaşılmaktadır.
Velayet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasına dayalı isteğin 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 2. kitabının 2. kısmının 7. ayırım başlığını taşıyan “Çocuk Malları” ile ilgili bölümünde yer alan ( T.M.K. nun 352 ila 363. maddeleri ) düzenlemelerden kaynaklandığı açıktır. Bu tür iddialarla açılan davaların 18.1.2003 tarihinde yayınlanıp aynı tarihte yürürlüğe giren 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Yasa’nın 4. maddesi hükmüne göre Aile Mahkemelerince çözüme kavuşturulacağı kuşkusuzdur. Görev, kamu düzeniyle ilgili olup mahkemece re’sen gözetilmesi gerekli bir usul kuralıdır.
Hâl böyle olunca, velayet görevinin kötüye kullanılmasından kaynaklanan eldeki dava bakımından görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir.
Davacının temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz eden davacıya geri verilmesine, 11.03.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.