Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2016/17349 E. 2020/1870 K. 16.03.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/17349
KARAR NO : 2020/1870
KARAR TARİHİ : 16.03.2020

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, mirasbırakan babaları…in 23 parsel sayılı taşınmazdaki 4/144 arsa paylı 19 numaralı meskenin ½ payı ile 388, 389 ve 390 parsel nolu taşınmazların 1/2 paylarını muvazaalı olarak mal kaçırma amacıyla ikinci eşi olan davalıya temlik ettiğini, satış bedelinin düşük olduğunu ve mirasbırakanın taşınmaz satmaya ihtiyacı olmadığını ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, miras yoluyle eline geçen parayı mirasbırakana ödemek suretiyle taşınmazı satın aldığını, eşi olduğu için ödemenin elden yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temliklerin mal kaçırma kastıyla yapıldığının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

-KARAR-

Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; davacıların yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 25.20 TL. bakiye onama harcının temyiz eden davacılardan alınmasına, 16/03/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
– KARŞI OY-

Bilindiği gibi; uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu’nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; mahkemenin kabulünün aksine 1936 doğumlu muris ile 1958 doğumlu davalının evliliği murisin yaşı genç davalıya kendisini baktırmak amacıyla değil, davalının küçük yaşta babasız kalan önceki evliliğinden olma çocuklarının mağduriyetini gidermek, onları babasız bırakmamak amacıyla olduğu davalının 05.09.2014 tarihli cevap dilekçesinden anlaşılmaktadır. Davacılar ile davalının ilk eşinden olan çocuklarının aynı zamanda amca çocukları oldukları, davalının 2. eş olması, murisin mal satmaya ihtiyacının olmaması, 2 adet emekli maaşının bulunması, murisin tüm malvarlığını davalıya aynı akitle temliki hususları yukarıdaki ilkelerle değerlendirildiğinde yapılan işlemin muvazaalı ve ilk evlilikten olan davacılardan mal kaçırmak amaçlı olduğu sabittir. Mahkeme kararı bozulmalıdır. Dava kabul edilmelidir. Çoğunluğun görüsüne katılmıyorum.