YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/1628
KARAR NO : 2018/15710
KARAR TARİHİ : 19.12.2018
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTAL-TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar asıl ve birleşen davada davacı … ile birleşen davada davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’nun raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Asıl ve birleşen davalar, muris muvazaası hukusal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptali ve tescil ile bedel istemine ilişkindir.
Asıl ve birleşen 2013/271 esas sayılı davada davacı …, mirasbırakanı …’ın, 1177 ve 174 ada 5 parsel sayılı taşınmazlarını mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak oğlu Üzeyir ve kızı Havva’ya devrettiğini, kardeşi Üzeyir’in de akrabası olan davalı …’a 1177 parseli temlik ettiğini ileri sürerek dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının miras payı oranında iptaliyle adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Birleşen 2014/88 esas sayılı davada davacı …, mirasbırakanın, 1181 ve 175 ada 1 parsel sayılı taşınmazlarını mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak davalıya devrettiğini ileri sürerek 10.000-tl nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Asıl davada davalı, taşınmazı iyiniyetli olarak bedeli karşılığında satın aldığını, birleşen davada davalı …, dava konusu taşınmazların mirasbırakan tarafından dava dışı bir kişiye satıldığını, satın alan kişi tarafından satışa çıkarılınca kardeşi Hüseyin ile birlikte taşınmazı devraldıklarını, daha sonra yapılan ifraz işlemi sonucu oluşan 173 ada 1 parseli Hüseyin’in eşi dava dışı Nurşen’e Hüseyin’in payına karşılık olarak temlik ettiğini, bu taşınmazların mirasbırakan tarafından devredilmediğini; birleşen davada davalı …, mirasbırakanın tüm mirasçılarına taşınmaz temlik ettiğini, dava konusu taşınmazı 5000-TL bedel karşılığında satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Asıl davanın reddine ilişkin olarak verilen karar Dairece ‘’…Mahkemece deliller ve gerekirse karşı deliller toplanmadan, sadece miras bırakanın başka taşınmazlarının bulunduğu ve bankadan paraların sağlığında çekildiği biçimindeki yorumlarla karar verilmesi herşeyden önce 6100 sayılı HMK’nun 259. maddesine uygun düşmemiştir.’’, birleşen 2013/271 esas sayılı dosyada verilen red kararı ‘’…Hemen belirtilmelidir ki, miras bırakanın mirasçısından mal kaçırma amacıyla yaptığı temliki işlemler bakımından miras bırakanın iradesi ile mirasçıların yararının çatıştığı kuşkusuzdur. Bunun sonucu olarak da, her bir mirasçının kendi hakkı yönünden üçüncü kişi sıfatıyla miras payı oranında tapu iptali-tescil isteğinde bulunabilmesine olanak tanınmıştır. Hal böyle olunca, işin esasının incelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi yerine, yanılgılı değerlendirme ile yazılı biçimde hüküm kurulması isabetsizdir.’’ ve birleşen 2014/88 esas sayılı dosyada verilen red kararı ‘’… fiili ve hukuki irtibat sebebi ile eldeki dava ile anılan dava dosyalarının birleştirilerek görülmesi, yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda toplanan ve toplanacak tüm deliller bir arada değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. ‘’ gerekçeleri ile bozulmuş, bozma kararlarına uyularak ve dosyalar birleştirilerek yapılan yargılama neticesinde temliklerin muvazaalı olduğu iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakanın 10.10.2010 tarihinde öldüğü, geride çocukları asıl davada davacı birleşen davalı …, birleşen davada davacı …, birleşen davada davalı … ile kendisinden önce ölen oğlu Hüseyin’in çocukları olan dava dışı Cihan ve Çağatay’ın mirasçı olarak kaldıkları, mirasbırakanın, dava konusu 1177 parseli 23.05.2007 tarihinde oğlu Üzeyir’e, Üzeyri’in de 23.02.2011 tarihinde davalı …’e, 174 ada 5 parsel sayılı taşınmazı 14.08.2008 tarihinde davalı …’ya, eski 51 parseldeki 1/6 payını asıl davada davacı …’e 05.09.1997 tarihinde satış suretiyle temlik ettiği, bu taşınmazın ifrazı sonucu oluşan 1181 ve 175 ada 1 parsellerin dava dışı kişilere, dava dışı 173 ada 1 parselin de dava dışı mirasçılar Cihan ve Çağatay’ın annesi Nursen’e Ahmet tarafından satış suretiyle devredildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu’nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olayda, birleşen davada davacı …, tanık deliline dayanmış ve tanık listesini ibraz etmiş olmasına rağmen tanıkları dinlenmeden sonuca gidilmiş olup muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda mirasbırakanın iradesini tespit etmek bakımından tanık ifadelerinin önemli olduğu kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca; Üzeyir tarafından açılan birleşen 2014/88 esas sayılı davaya konu temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olduğu iddiasının ispat külfetinin davacı tarafta olduğu gözetilerek davacı tarafın bildirmiş olduğu tanıkların dinlenmesi, toplanan ve toplanacak deliller çerçevesinde mirasbırakanın gerçek iradesinin ne olduğunun kuşkuya yer bırakmayacak şekilde saptanması ve birleşen dava bakımından hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
Birleşen davanın davacısı Üzeyir’in değinilen yön itibariyle yerinde olan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, asıl davada davacı …’in temyiz itirazları ile birleşen davacı …’in sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.12.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.