Yargıtay Kararı 1. Hukuk Dairesi 2016/14747 E. 2020/1926 K. 17.03.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/14747
KARAR NO : 2020/1926
KARAR TARİHİ : 17.03.2020

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında birleştirilerek görülen mirasta denkleştirme- tenkis davası sonunda, yerel mahkemece asıl ve birleştirilen davaların reddine ilişkin olarak verilen karar asıl ve birleştirilen davada davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 17.03.2020 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı … vekili Avukat Volkan Başar geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz eden davacı … vekili ve temyiz edilen davalı … vekili Avukat ve diğerleri gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

-KARAR-
Asıl dava tenkis, birleştirilen dava mirasta denkleştirme, olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan …’in 1637 parseli oğlu olan davalı …’e, 1808 parseli oğlu olan diğer davalı …’e saklı paylarını zedeleme kastıyla bağış suretiyle temlik ettiğini ileri sürerek tenkise karar verilmesini istemişler, birleştirilen davalarında aynı iddialarda bulunarak mirasta denkleştirme olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemişlerdir.
Asıl ve birleştirilen davada davalılar, mirasbırakanın dava konusu taşınmazları kayıtsız ve şartsız bağışladığını, bağış amaçlı yapılan kazandırmaların denkleştirmeye tabi olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davalılara yapılan kazandırmaların miras payına mahsuben ve iadeye tabi olarak yapılmadığı, saklı payı zedeleme kastının da ispatlanamadığı gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davaların reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1930 doğumlu mirasbırakan …’in 09.08.1999 tarihinde ölümü ile geride mirasçı olarak davacı çocukları…,… davalı çocukları …., … ve dava dışı çocuğu …’yı bıraktığı, mirasbırakanın 1637 parsedeki 2000/3200 payını 13.02.1984 tarihinde davalı …’e, 1808 parsel sayılı taşınmazını 21.04.1989 tarihinde davalı …’e bağış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, kazandırmaların denkleştirmeye tabi olmadığının davalılarca ispatlandığı gözetilerek birleştirilen davadaki mirasta iade istemi yönünden davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik yoktur. Asıl ve birleştirilen davada davacılar vekilinin bu yöne ilişkin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine.
Asıl ve birleştirilen davada davacılar vekilinin, asıl davadaki tenkis istemi ile birleştirilen davadaki terditli tenkis istemlerine ilişkin temyiz itirazlarına gelince;
Bilindiği üzere,mirasçılık ve mirasın geçişi miras bırakanın ölüm tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir (4722 s.Y. 17.md.) Miras bırakan 1.1.2002 tarihinden önce ölmüşse 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümlerinin, 1.1.2002 tarihinden sonra ölmüşse 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ilgili hükümleri uygulanır.
Tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (tebberru) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul;miras bırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik ) dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkündür. Tereke miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu mameleki kıymetler ile, iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Miras bırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin 743 sayılı Yasa uygulanacaksa bir aylık 4721 sayılı Yasa uygulanacaksa 3 aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tesbiti gerekir. (MK.565) Miras bırakanın Medeni Kanunun 564. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve subjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedelenen kastının varlığından söz edilemez.
Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya Medeni Kanunun 565. maddesinin 1, 2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken Medeni Kanunun 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.
Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (SABİT TENKİS ORANI) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (MK.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir.
Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihinin kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca sür’atle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, tercih hakkının kullanıldığı gündeki fiyatlara göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak NAKTİN ödetilmesine karar verilmelidir.
Somut olaya gelince, dinlenen tanık beyanlarından mirasbırakanın saklı payı zedeleme kastı ile hareket ettiği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, tenkis isteği yönünden yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda bir değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması da doğru değildir.
Asıl ve birleştirilen davada davacılar vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davacı-birleştirilen davada davacı … vekili için 2.540.00. TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davalılar-birleştirilen davada davalılardan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17/03/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.